Şükrü Elçin – Ata Terzibaşı

15

Şükrü Elçin

Ata Terzibaşı

 

Türkiye dışındaki Türklerin ilim, fikir ve sanat alanlarındaki çalışmalarını siyasi sebepler yayın işletmeciliğinin muntazam kurulmaması ve döviz gibi engeller çoğu zaman takibe imkân verir. Bu yazımızda hayati, eserleri ve araştırmaları hakkında bazı tesadüfler neticesi elde ettiğimiz bilgiyi sunacağımız Ata Terzibaşı’nın yaşadığı eski bir kültür merkezi Irak ve dolayısıyla Kerkük de bu ölçüye girmektedir. Irak’ta Türkmenler (Irak Türkleri) arasında dil ve edebiyat folklor araştırmaları yapan Ata Terzibaşı, Kerküklü Molla Ahmet’in oğlu Abdülrahman Ağa’nın soyundandır tek Terzibaşı soyadı bu gelmektedir. Dedesi Abdul latif Efendi Osmanlılar devrinde tabur imamlığı yapmıştır. Bir fikir adamı olan Abdul latif Efendi basılmamış bazı eserler “Sergüzest-i saadet” bir hac seyahatnamesi hor Laihatül süğür Li- tergip El Cund mansur, ve Tühfe-i Askeriyye kitaplarının en önemlilerindendir. Babası Ömer Terzibaşı, belediyede memurluk etmektedir. 14.11.1924 tarihinde Kerkük’te Piryadiler Mahallesinde doğdu. Önce mahalle mektebine verildi. Orada kuran hatim etti. Sonra, ilköğrenimini altı sınıflı Türk mektebinde tamamladı.

Kerkük’te Arapça öğretim yapan liseyi bitirdikten sonra 1946’da Bağdat Hukuk Fakültesine girdi 1950 yılında mezun oldu. Memleketi Kerkük’e döndü ve 139) avukatlığa başladı. Ata Terzibaşı, yazı hayatına 1945 (164 yılında atıldı. Bu tarihten itibaren çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları çıkmaktadır. Kahire’de (EL Edip), Halep’te (El Hadis), İstanbul’da çıkmış (850 Türk Yurdu ve Ankara’da çıkmakta olan Türk ayni Dili) bu arada sayılabilirler. Kerkük’te (Kerkük) ve (Afak Gazetelerinin yazarları arasında yer alan Ata Terzibaşı yener Sakafa El Hasdise) ve Türkçe (Beşir) a haftalık edebi gazetelerin de sahibidir 22 Mart 1959’da tevkif edildikten sonra Hille şehrine sürgün edilen Ata nihayet özlediği hurriyetine kavuşmuş ve yazi hayatina başlamıştır. Ata yaşadığı çevrenin dil, büyük bir gayret Için incelemekte ve çok fayda araştırmalar etmektedir. Bahis konusu edeceğimiz basilmiş (Kerkük Horyatları ve Manileri) adı ciltlik emek eserlerinden başka (Kerkük Havaları) (Kerkük Eskiler (Kerkük Ağzı) (Türkmen Sözlüğü) (Kerkük şairleri) sanat yayın gibi Nazrat Camia Fi El Edep El Türki, Türk Edebiyatına Toplu düfler Bir Bakış) muhteviyati itibariyla zengin kitaplarını da hazırlamaktadır. Ata Terzibaşı’nin ancak folklor ve halk ak ve edebiyatıyla uğraşanların takdir edebilecekleri büyük emek ve çalışma mahsulü (Kerkük Horyatları ve Manileri) üç ciltlik olarak hazırlanmıştır.

Birinci cilt, horyat ve mâni tarzının menşe ve tekamülünü ele alan mühim bir incelemedir. 1347/1955 yılında Bağdat’ta Dar El Maarife matbaasında basılmıştır. Bir Şu konuları işlemektedir: Bir on sözden sonra kaynaklar ve tenkit (10-20) Kerkük Horyatları ve Manileri, (20-22) amesi horyat lafzinin asli (22-28) Horyat ve manilerin edebi ühfe mefhumu (28-32) Horyatlarda cinas (32-39) Horyat ve Ömer manilerin mevzuu (39-44) Horyatla mani arasında mukayese (44-46) Horyat ve manilerin doğuşu (46-51) vakıalara dayanan horyat ve maniler (51-73) hoyratın kuran musiki bakımından menşe ve tekâmülü (73-80) horyat ve binde manilerin söyleniş tarzi (80-105) taninmiş horyat çağıranlar (105-130) başka ülkelerde horyat ve mani (130 liseyi 139) Kerkük Horyat ve manilerini özel vasfı (139-144), umumi netice (144-147), indeks (147-164), bir açıklama ikinci cilt /1956 tarihinde Kerkük’te Terakki (164), ikinci 1945 matbaasında basılmıştır. Alfabe sırasına göre dizilmiş gi ve (850) cinaslı hoyratı içine almaktadır. Üçüncü cilt 1957 de isale) ayni matbaada basılmış olup, içinde 1200 kadar cinasi horyat ve mâni vardır.

Ata Terzibaşı maddi ve manevi birçok güçlükler yenerek ortaya koyduğu eserini ilk cildinde bir birine b adli çözülmesi an mukayeseli incelemelerle mümkün olacak meseleleri bir bütün olarak ele bu kadar çetin tam bir neticeye ulaştırılması insafla söylemek lazımdır ki müelliften beklenmez. Bugüne kadar Irak’ta ve Türkiye’de folklor Enstitüleri kurulmadığı için araştırmacılar tek başlarına adeta sonsuz bir çölde seyahat eden yolcuları andırıyorlar.

Devrimiz iş ve fikir birliğine dayanıyor. Bu bir gerçek Sin olduğu halde dilci, edebiyatçı musikici, folklorcu ve etnograf bizde ilim seyahatini yalnız yapmaktadır. Bu hal hemen her sahada sağlam ve müspet neticelere gitmeye şifa engelliyor. Folklor ilminin usullerine sadik kalarak bu güne Ke düne doğru bir müşahede ile eserini ortaya koymuş olan Ata Terzibaşı da yukarıda belirttiğimiz sebepler yüzünden çal bazı konuları tam bir hedefe götürememiştir kanaatindeyiz. Bunun iki konu üzerinde Horyat lafzinin menşei ve bak horyatlarda musiki belirtmek istiyoruz. Bilindiği üzere Irak’ta Türkmenler arasında olduğu kadar Güney ve Doğu A Anadolu’da da horyat yahut horyat sözü yaşamaktadır. Ata Terzibaşı’nın bu sözün asli hakkında yerli kaynaklardan Tür topladığı malzeme şüphesiz bir kıymet ifade etmektedir kur ancak bu bilgiler, eski Türk dili mahsulleri ve Azerbaycan Irak ve Anadolu’da yaşamış kavim ve milletlerin dillerinde bulunması mümkün malzeme ile karşılaştırmadıkça istenilen netice elde edilemez. Horyat sözü ve kavramı oldukça bir mahallelik göstermektedir. Bugün çok daha ince umumi ve hoyratı da içinde bulunduran ve mâni hakkında olsa bile meçhuller içindeyiz. Beste, şekil, kompozisyon ve söyleyiş bakımından hoyrattan pek az ayrılan manilerin kin şimdilik ilk metinlerine (Kutadğubilik’te rastlamaktayız.

Türk nazmının en eski şeklini teşkil eden mâni üzerinde Samuyoloviç (lslam Dünyası), S. A. 1917’den sonra D (Toyuğ) adlı pek mühim makalesinde Fuat Köprülü Türk Dön Dili ve Edebiyatı hakkında araştırmalar 1934 dolayısıyla durmuş, Brataw, slam Ansiklopedisinin Türkçe neşrinde adı geçen maddeyi kaleme almıştır. Saydığımız çalışmalar, meselenin ancak tarihi ve coğrafi metotla ve Türklerin ana yurtlarından Azerbaycan ve Sür Anadolu’ya getirdikleri adet ananlalar önüne Bir s bulundurma aydınlığa çıkacağını göstermektedir konusu da musikici ile yapılacak bir istemektedir. Ayrıca musikicinin tarih boyunca Türk musikisi hakkında bilgi sahibi olmasını gerekli kılmaktadır acılar Bütün bu zorluklar, musiki üzerinde kati sözü söylemeğe eden mâni oluyor. Bununla beraber Ata Terzibaşı mahalli imkanların azami müsaadesi içinde bilineni toplamak ve sınıflandırmak suretiyle aslı vazifesini Türkiye’de cinaslı olarak bilinen horyatlar, Irak’ta eski Türk devam ettiren Türkmenler arasında bütün mey sıfatıyla ve bekaretiyle yaşamaktadır. 1926 tarihinden beri güne Kerkük gazetesinde yayımlananlar Mehmet Habip Sevimli, Osman Mazlum ve Molla Sabır’ın mütevazı çalışmalarıyla ortaya çıkan ve sayıları binleri bulan mahsuller bunun en açık örnekleridir.

Ata Terzibaşı’nın, Türk dili edebiyatı ve folkloru ve bakımından büyük bir değer taşıyan Türkmen horyatlar zere Doğu Arap harflerinin bütün seslerimizi ifade etmemesi yüzünden kusurlu olmazsa bile bir eksiklik gösteriyor. Bu Ata hususu bir ihtiyaç olarak idrak eden müellif, eserini Türkiye’de bastıracağı müjdesini vermektedir. Türk dil kurumunun bu hususta müellife yardımcı olması, Kerkük ağzı ve Türkmen sözlüğü gibi eserlerini de yayımları arasına almasını isabetli bir hareket telakki etmekteyiz. İleride, maniler üzerine yapılacak mukayeseli incelemelerde birinci derecede kaynak vazifesi göreceğine aha inandığımız Kerkük Horyatları ve Manilerinin geç de olsa tanıtmak bize zevkli bir iş oluyor. Müellifini, bu çalışmalarından ötürü tebrik ederken okuyucularımıza ikinci ve üçüncü ciltteki horyat ve manilerden bir kaçını fikir edinmeleri için naklediyorum:

 

Dolandı gün

Türk Döndü gün dolandı gün

Men sene daldalandım

Sene de dolandı gün

 

Gözden kara

Sürmedi gözden kara

Bir sürmesiz göz gördüm

Sürmeli gözden kara

 

Yarı yolda

Yeni ya Kim gördü yâri yolda

Hayalim olmasaydı

Kalırdım yarı yolda

 

Kanat ağlar

Ok titrer kanat ağlar Işığına

Avım yaralı gitti zaman

Boyandı kana dağlar

 

Kan üstüne

Kar yağar kan üstüne

Bin bülbül figan eder

Bir bele can üstüne

 

Oku sen

Aç kitabıv oku sen

Sinem’de yer kalmadı

Ne atısan oku sen

 

Bu dağlar kömürdendi

Giden gün ömürdendi

Feleğin bir kuşu var

Pençesi demirdendi

 

Kerkük’ten geçer Hasa

Hasa batıptı yasa

Kerkük’ü viran etti

Yâd ayağa basa basa