Kerkük horyat tarihinde yer alan ve halk arasında her zaman canlılığını muhafaza eden olaylardan biri, ses sanatkarı usta çağırcımız (Muçala)nın idam edilme vakıasıdır. Muçala, bundan artık bir zaman önce Kerkük’te boynu kılıçla kesilmek suretiyle idam edilmiştir… Asıl adı Mustafa olup, “Muçala” ise, güzelleştirme lakabıdır. Bu sanatkâr, kendi adıyla tanılan ve kendi ağzı olan “Muçala” horyatının en meşhur çağırcısı olarak Irak Türkleri arasında büyük ad bir ad yapmıştır.
Bunun katil ve idam macerası şu şekilde hulasa edebiliriz:
Kerkük’te büyük türbeliğ[1](Kabristan) yakınında “Gafur Ağa” bağı diye tanılan bağın sahibi gafur Ağanın oğlu Zeynel Efendi, bir seher vakti hamama gitmek üzereyken adı geçen bağa uğrar. Orada çalışmakta olan Muçala ile aralarında, toprak sulama yüzünden bir tartışma çıkar. Bir ara sinirlenen Muçala, elindeki bel ile Zeynel’in başını yarar, Yaralı çok geçmeden ölür. Henüz yeni evlenmiş olan maktule yanan kardeşi Hüseyin Efendi de duyduğu acı ile ölür.
Böylece iki kardeşin ölümüne yol açan bu olay memlekette büyük bir yankı ve dehşet yaradır. Aşağıdaki (Türkü)nün doğup yayılmasına sebep olur.
Seher oldu vardım bağa
Dur yanımda Gafur ağa
Kanım töktüler kabağa
Aman haccı kiyme mene
Muçı kiyipti bu cana
**
Hamamdan çıkıp terliyip
Ağzı kuru su görmüyüp
Oğlan cahil evlenmiyip
Aman haccı kiyme mene
Muçı kiyipti bu cana
**
Belini çaldı başıma
Al kanı töktü kaşıma
Haber verin kardaşıma
Aman haccı kiyme mene
Muçı kiyipti bu cana
**
Belini çaldı boynuma
Kanımı töktü koynuma
Haber verin Beg dayıma
Aman haccı kiyme mene
Muçı kiyipti bu cana
**
Sokak dar idi kaça bilmedim
Bağlı bohçayı aça bilmedim
Dostu düşmanı seçe bilmedim
Aman haccı kiyme mene
Muçı kiyipti bu cana
**
Meni vurdu bir bağvancı
Biri haccı biri Muçı
Ahirette olur dilenci
Aman haccı kiyme mene
Muçı kiyipti bu cana
**
Meni bizden bezettiler
Hak yerimi düzeltiler
Musalla’da uzattılar
Aman haccı kiyme mene
Muçı kiyipti bu cana
Muçala’nın durumuna gelince, derhal mahpushaneye götürerek, Sanatkârı yapılan kısa muhakemesi sonunda idam edilmesine karar verilir. Bunun akraba ve tanışlarının dost ve ahbaplarının, Muçala’yı kurtarmak uğruna yapış oldukları teşebbüsler bir netice vermemiştir.
Bu akrabası Abdürrahman Ağa’ya seslenerek söylediği:
Bu hannan
Kervan geçer bu hannan
Kürkünü sal mezzette
Kurtar meni bu kannan
Horyatı meşhurdur…
Nüfuz sahibi olan Abdürrahman Ağa, şehirde bir kargaşalık çıkarmasın diye, Kerbela sancağına bağlı bir Nahiyeye müdür tayin edilerek o tarafa gönderilir. İdama mahkûm olan kimsenin o zamanlar boynu siyaset meydanında kılıçla kesildiğinden Muçala’nın idamı haberinin memlekette yayılışı, bütün halkı büyük bir heyecana sürüklemişti. Gerçekten Muçala gibi içli sesi ve tatlı horyatlarıyla tanılan değerli bir sanatkâr cellat önünde diz çökerek boynunun kesilmesi halk arasında büyük bir yankı uyandırmıştır. Bu yankı derin izlerine hala de sanat muhitimizde rastlanılmaktadır.
Yapmış olduğumuz araştırmalar sonunda Muçala, Kerkük’ün Musalla mahallesinde Kayseri (Kapalı Çarşı) nın güney tarafıyla eski palancılar pazarı arasındaki açıklıkta boynunu cellada teslim edilmiştir. O gün mahpushaneden, tayin edilen yere götürülerken, Seray önünden toplanan mahşeri kalabalık karşısında elini kulağına yaklaştırarak, davudî sesiyle ve kendi usulüyle;
Saray önü cenge bak
Gül çiçekli renge bak
Karşımı huplar alıp
Men sarhoş debenge bak
Horyatının ve bunun arkasında yine halka seslenerek;
Saray önünde durallar
Frankamı kırallar
Devletten Ferman gelip
İndi boynum vurarllar
Horyatını çağırmakla halkı içten coşturur ve ağladır.
Boynu kesilecek meydana geldiğinde idam fermanı müstantik baş kâtibi Rauf Selim Efendi okur. Bu esnada asıl fermanın şu horyatla Muçala’nın kendisi tarafından okunduğu duyurulur.
Men gettim anam kaldı
Oduma yanan kaldı
Ne dünyadan heyr gördüm
Ne bir nişanam kaldı
Bağ işler
Bağda Bağvan bağ işler
Boynum cellad elinde
Ne keser ne bağışlar
Cellat, o zamanın geleneğine göre, arzu edildiğinde, maktulün ailesi efradı tarafından seçilirdi. Maktul Zeynel Efendi’nin hizmetçisi olan “Şerif” adındaki şahıs, bu işi üzerine alır. Önünde diz çöken Muçala’nın karşısına çıkınca, sanatkâr bunu kendine tevcih edilmiş ölümden daha ağır bir hakaret telakki eder. Elinde tuttuğu Almaya bakarak şu dokunaklı horyatı söyler.
Bu alma dört olaydı
Karnıma dert olaydı
Boynumu vuran cellat
Keşke bir mert olaydı
Nihayet Cellat, kendisine “İki Ağamın kanlısı” biri öldürülen Zeynel Efendi o biri de üzüntüye kapılarak ölen Hüseyin Efendidir ki yukarıda belirtiğimiz gibi Zeynel’in kardeşidir. Diye hazır ol emrini vermesi üzerine Muçala hıçkırıklı bir sesle şu horyatı çağırarak canının Allaha ısmarlar:
Kalasız
Kerkük olmaz Kalasız
Odu men koydum gettim
Siz sağlıktan Kalasız
Bu horyatların eskiden mevcut olup Muçala tarafından sonradan mı söylendiği, yoksa kendinin zamanında şairlerin düzemesi olduğu pek bilinmemektedir. Ancak burada belirtilmesi gereken bir hakikat varsa o da bu hadisenin horyat ve manileriyle birlikte tıpkı anlattığımız biçimde cereyan etmiş olmasıdır.
Horyatta Muçala Usulü bir halk makamı olup, yukarıda bahsi geçen çağırçının icadı sayılmakla beraber, daha önceden Kerkük’te bilinmekteydi. Ancak konu ettiğimiz olayın tesiri ile o şahsa isnat edilmiştir. Aslında sanat makamlarından “Hicaz” makamından ayrılan küçük bir halk makamıdır. Buna bağlı olarak Hicaz Türküleri ve özel olarak da “Ağam Süleyman”, “Ay Dolanaydı” döndermeli yerli Türküler söylenir.
Muçala usulü, her zaman “Zalim Zalim” sözleri ile başlar; “ah men, yok sen, mahsubuvem men, veyahut; düşgünüvem bu günde men” sözleriyle sona erir.
Bu usul birbirine çok benzeyen üç çeşit ağızla söylenir. Bunlardan ilki; eski ve meşhur olanıdır ki, usta çağrıcılarımızdan Reşit Küle Rıza’nın kullandığı ağızdır. İkinci ağız ise, pek meşhur olmayıp rahmetli Osman Tablabaş’ın söylediği yine eski ve orijinal bir ağızdır. Üçüncü çeşit ise, Abdülvahit Küzecioğlu’nun ağzı olup, bunda dört kanatlı bir horyat yerine daha çok kanatlı horyatlar, tıpkı Reşit Küle Rıza’nın okuduğu gibi usulü riayet edilir. Ancak daha uzun bir şekilde ve sanat makamına daha yakın bir biçimde icra edilmektedir.
Muçala usulünü bugün Reşit Küle Rıza ve Abdülvahit Küzecioğlu’ndan başka bir iki yıl önce ölen Mehmet Gülboy ve bunun ağzını benimseyen Kadir Mikail de başarı ile icra edenler arasında sayılır. Yarım çağ önce yaşayan “Ahmet Piçkolı” adındaki okuyucumuz vaktiyle “Beyzefon” plaklarına (Kavan, Sayfa) bu usul ile horyat okumuştur.[2]
[1] Mezarlik
[2] Bu yazıyı eski Türkçeden yeni Türkçeye aktaran Dr. Şemsettin Küzeci, 18 Mart 2024
Ayrıca bu yazı “Kerkük Horyatları ve Manileri” kitabından aktarmadır. Ayrıca yazı ile ilgili Kılıç- Maktul Zeynel’in Kardeşi Hüseyin Efendi’nin torunu eski polis müdür muavini İbrahim Abdulvahap efendinin ailesi yanında durmaktadır.