Mevlüt Taha Kayacı
Hocam Ata Terzibaşı
Kırk yıldır öğrencilik yaptığım Sayın Terzibaşı hakkında pek çok söz edebilirim. Ondan söz etmek benim için kolaylığı oranında zordur. Ona düşkünlüğüm yüzünden sözlerimin geçersiz kalabileceği endişesi vardı içimde. Gerçi bu hayranlık dayanaksız, gelişi güzel bir avanaklık değildir. Bunun üstünü noktalamalı. Elli yılı aşkın bir süredir avukatlık yapan, hukuk alanında bilge uzman sayılan ekmeğini bu meslekle kazanan bu emektar hukukçu uzunca yolculuğu sırasında kan davalarına karışmaktan kaçınır. Daha çok davasından emin olanlar onu vekil eder. Bu meslekte dolandırıcılığa edebilecek yollarda bir adim bile atmamıştır.
İlk yazısına 1946 yıllında rastladığımız bir yazar ve edebiyatçı kalemini toplum sorunları alanında bir kılıç gibi kullana gelmiştir. Yurtsal meselelerde gözünü sakınmadan imzasını atmış. İlk eğiliminde belediye işleri, sağlık meseleleri ve öğretim konularını (1) ele alan yazıları ile daire müdürlerini çaldırtacak duruma getirmiştir. Ne var ki az vaktini sorumluların birçok anlayışını göstererek eksiklikleri gidermeğe, gedikleri doldurmağa ve kapamağa kalkışmakla memlekete hizmet şerefin onunla başlamışlardı. Yükseköğretim sahasında da işlerin düzenli çığırına oturtması amacıyla yazılar yazmıştır (2) Yabancı petrol şirketinin Kerkük su dağıtımı projesini üstlenmesine karşı çıkarak acı ve tokmaklayıcı şekilde kaynamıştı (3).
O çağda petrol şirketleri iş başındaki banklar ve yüksek düzeydeki memurları kukla gibi aydınlatırdı. Derebeyliğin kötülüklerini ipe sermiş (4) Parlamentoda milletvekillerine gazeteler kanalı ile açık mektuplar yöneltip milletin isteklerini duyurmuştu (5) Yabancı petrol şirketlerinin Irak topraklarında çalışma alanları dışındaki arazide tasarruf hakları olmadığını haykırmıştı (6), Bu son yazı, üzerinde durmağa değer yazıyı yayımlayan gazete idarecileri konunun önemini ve yazının değerini benimsemiş olduklarında yayımlamışlar. Ama yaratabileceği tepki ve sonuçlar sorumluluğundan yaka üzere diz birbirine karıştırmakla okunmaz anlaşılmaz hale getirmişlerdi. Bu yazının değeri, bağımsız bir yaza tarafından ileri sürülen ilk kez petrol şirketlerinin millileştirilmesi isteği oluşundadır. O sıralarda böylesi konulara değinmek zor işlerdendi. Hem konu hem yaza ilgili tanığı olduğum anlatacağım olay oldukça tuhaftır ve kapsamlıdır. Eski Cumhurbaşkanı General Abdul selam Arif’in Basra çevrelerinde uçağı düşüp ölmüştü. Yerine kardeşi General Abdülrahman Mehmet Arif getirilmişti. Bu olaydan süre sonra Irak’a gelen komşu ülkelerden birinin Dışişleri bakanın Kerkük’e de gelmişti. Konuk şerifine Kerkük valisi memurlar kulübünde bir çay ziyafeti vermişti. Konuk bakanın ayrılma vakti çatmadan kaç dakika önce valiye açılan telefon konuşmasında havaların bozukluğu dolayı konuğun uçakla seferinin tehlikeli olduğu bildirilmesi üzerine sefer arabayla Konuğu uğurlamağa giderken (Kerkük Tahrira Müdürü) bizim hocanın yakınına gelerek yarı şaka yarı ciddi, bir bakanın yolculuğu sırasında havaların elverişli olup olmadığı bilinirken, nasıl oldu da cumhurbaşkanının yolculuğu sırasında böyle bilgi elde edilmemişti? Gülerek sormuştu. Terzibaşı, bizden kaç adim ilerde durmakta olan petrol şirketi müdürünü göstererek: miyim? Siz, bunu şu beye sorunuz? Vermişti. Açıkgöz kati bir kahkaha ile konuyu örtbas etmişti. Ne yabancı konuk bakan ne de şirket müdürü sözlerini duymamışlardı ortalıkta dolaşan gözcüler de.
Kaleme aldığı yazları sayısı kabarık, konuları değişiktir. Bunlar arasında yazarlar, şairler, düşünürler bilim adamları ve sanatkârlar geniş yer alırlar. Ama işin şaşıracak yani, yaşayanlardan bir kimse hakkında iki satırlık bir yazı yoktur. Bu yüzden, Hicri Dede, Hıdır Lütfü, Küçküne dev bir şair ve usta Küzeci çok şanslı sayılırlar. Abdülvahit yazı yazdığı için. Ama onlar hakkında prensiplerine bir türlü aykırı davranmayan yazar, bu yerli istidatları değerlendirmek amacıyla yazdığı yazıların bir takımını takma adla yayınlamıştı. Yürürlükteki ben sana su vereyim, sen bana bazlığına gazete ve dergilerde yazılarına rastlanmaz tanıtma bakanlığınca yayımlanmakta olan (E Turas El Şabi) folklor dergisi ile (El Mevrid) bilim ve araştırmalar dergisinde bunun yirmi yıl önce çıkan yazıların henüz almamış. Yurt dışında kitaplarını yayımlayan yayın evlerinden de. O mükâfatların toplamı, o zaman için orta halli bir araba parasıydı. 1970 yılında, ünlü müzisyen ve icracı Molla Osman Musullunun jübilesi yapılıyordu Terzibaşı’nın orijinal bir yazısı kardeşlik dergisinde çıkmıştı. Bu alanda elemanların azlığı yüzünden festivali yönetenler bu konuda kurşunla yazı arıyorlardı ve bol para ödüyorlardı. Gazete ve dergiler arasında bir yarış vardı. Ve cömertçe mükâfat ödüyorlardı. Kardeşlik ise olanakları uyarınca para ödemezdi. Terzibaşı yazısının eşliğindeki nota klişesini de kendisi yaptırmıştı. Yazarlarımızdan Sn. Vahdeddin Bahattin Kerkük’e uğrayışı münasebetiyle, arkadaşı Atanın yazıhanesine başvurmuştu. Söz arasında bu yazıyı verseydiniz dergilerin birinde yayımlatır çok memnun olurlardı söylemişti. Yazının değerlendirmesiyle ilgili sözlerin ardından mükâfattan söz açmak isterken, Terzibaşı dostu Vahdeddin Beye saygısı dolayısıyla bozulduğunu örtbasa çalışarak bir çıkışla konuşmanın yönünü değiştirmişti
(Kerkük Eskiler Sözü) Kitabini Terzibaşı kendi hesabına bastırmıştı. Ama üzerinde kendisi Türkmen Kardeşlik Ocağı yayınlarından yazmıştır. Ocak yöneticilerini bu alanda uğraşmağa teşvik etmek ve ocağın çalışmakta olduğunu yansıtmak üzere bunu yapmıştır. Yalnız bizde değil belki dünya çapında böyle bir çabaya pek az rastlanır. Her kişinin görüşlerine güven vardır. Bu güven yazar, ozan ve öteki sanatkârlarda daha belirgin olur. Aşırılık sonucu bağnazlık kalıbına da döküldüğü de vardır. Güven sanatkârın karakterinin tabanını oluşturur. Bu güvenin izlerini Terzibaşı’da da görmek yahut sezmek sözden bile değildir ama kimseyi inancı yahut görüşünden ötürü küçümsemez, uzun uzaya tartışmalara girişir. Serbest şiir ve sağır Kaf konuları buna tanıktır. İlerlemesi yahut yükselmesi kimseyi kıskanmadığı kendine güveni için üstünde Yükse damgası belgedir. Herkesle saygıyla davranın, karşı başken kurallarını çiğnemedikçe sert davranmaz. Görüş alışverişinde gerçeklere sırt çevirerek direnmez. Kendi uygun tartışmaya girişen memnun olarak ayrılmayabilir, ama hiç yazla olmazsa içinde hayranlık belirtmekten kendini alamaz kapsa Beni ona bağlayan tüm bunlardan ayrıdır. Tanığı olduğum bir olay vardır. 1964 yılında Irak’ta Sovyet şirketlerinin (Tür Rom birinde Azerbaycanlı araştırıcı dostumuz Gazanfer Paşayev benze bugün Prof. Dr. Kerkük’e gelmişti. Bir nüsha sunduk kendisine. Yüzünde dahası isteği okunuyordu. Bir nüsha da ortakçı aldı. İstek çizgileri henüz kabarık, kitapçı da bir nüsha ikram etti, ama yüzünün çizgileri hala yetinmediğini sezdirmekte ve biden atılıp, siz üzerinize düşeni yaptınız çalış Sizinki yeter artık. Müsaade buyurunuz ben kendim davranacağım deyip kaç nüsha daha satın alıp, parasını dene ödedikten sonra, bir gömme bulmuş gibi sevicinden ellerini ovuşturuyordu. Buna afallayan kitapçıya hitaben:
“Bakü’de, bizde bu kitaptan yalnız tek bir nüsha boyu vardır.” Nadide eserlerle birlikte onu kasada saklıyoruz. Ve bir konferans verdi nutuk çekti kitabın değeri üzerine vardı Buna çok sevindim. Ben ertesi gün Terzibaşı’ya uğradım Yazıhanesinde bir takım seçkin kişiler vardı. Yazar, şair sanatkâr ve avukat. Olup biteni anlatmaya başladım. Ben sözümü bitirmeden bu kitabin çürüyüp ufalıyor. İyi yolunu bulmuşlar söyleyerek sözümü yarıda bırakmıştı. Pek değer taşımayan kitapların övdürmek uğrunda her türlü yola başvuranları gördükçe Şeyh kepe Rızanın tartısında göğe ağanlarla yerde değerlendirmesi gözüm önünde canlanır ve gönlümde milleti bir inanç dilimin ta ucuna sıçrar. Bizim Türkmen gölgede bırakacak bilginler ulaştırabilir, ama onu aşabilecek değil onunla boy ölçüşebilecek tutarlı, dengeli ve onun düzeyinde gösteriş aldırmayan bol verimleriyle birlikte hizmet botkasında böylece bir yenisini yetiştirmek oldukça zor. Bu sözlerim azıcık aşırı görülebilir. Varsın ben eminim sezişimden gönden göne Onu sınadıkça inancım körüklemekte. İlk uğraşları Arapça yazılarıyla başlar Yüksek tahsil için Arapça okumak isterken adı hukukta çıkmıştır. Henüz genç denecek yaştayken. Mısır’ın başkenti Kahire’de ünlü Arap yazarı Ahmet Hasan El-Ziyaeddin yayımlamakta olduğu (El-Risale) dergisinde birkaç uygun yazısı çıkmıştı. Terzibaşı’nın orada yayımladığı yazların konusu derginin önemsemediği konular kapsamına sığmazken Ziya Gökalp’in milliyetçilik görüşleri (Türkiye Cumhuriyeti’nin bilgin bakan Fuat köprülü (Romancı Halide Edip) (Türklerde Savaş Araçları) ve yayınlanması avrad konuların yazarın benzeri yetişkinliğine göstergedir. O yaşta, bu türlü konular üzerinde durması ve kapsamlı şekilde işlemesi, bir bilim ocağında ve bilim çevresinde yetiştiğini belirttiği gibi çok çalışmış olduğunu kanıtlar. Çalışmaları sonucu, çok okuyup az yazması sonucu hem bilgisi genişlemiş hem yeteneği güçlenip gelmiştir. Yalnız öğrenmek ve kavramakla kalmamış. Bir irdelemek incelemek, değerlendirmek ve yargılamak yoluyla yeni boyutlara yeni buluşlara varmak için çalışmış yazı işi bir alışveriş olması yanında birçok ince, sivri ve keskin yan Yazar edebiyatçı ve araştırıcı okuduklarını aktarmakla kalmaz. İletirken kendi varmış olduğu da ileri sürer. Böyle girişim bulunmazsa anlamaz duymaz cansız bir boru haline gelir. Bir kaptan bir kaba aktarma yaparken, acı mı, tatlı mı? Soğuk mu, sıcak mı? Tuzlu mu ekşi mi? Olduğunu bilmez. Boşalttığı yerlerde yangın mı çıkar? Bataklık mı oluşturur? Kısacası eler dönüp kepeğine katar. Ama buna, bilgi ve düşünce okuduğu bilinçli görüş düşünce yön verdiği gibi yazı de egemen olur. Ve bu yüzden kon bir kuyumcu yordamı ve işler. Mimar gözü ile hâkim kafasıyla değerlendirir ve bir yargıç sorumluluk duygusu ile yargılar. Bir uca saplanıp sallana kavrayışla, derince incelediği yanında genişlemesine Derinlemesine dalar ve mahsus bir anlatımla kâğıt sıralar, çizer. Bu yüzden onu okurken onun nedeni karışıklık yahut anlatımda güçsüzlük değil de işlenen konunun dallarda uzandığı bol bol yan bilgiler verildiği ve uzun meselelerin özetçe serinlendiğidir:
- Halet El Medaris Fi Kerkük Ceridet El-Sicil Bağdat aydinal 20.11.1946 2.
- Halet El Medaris El Saneviye Fi Kerkük Ceridet El futune Sicil Bağdat 27.11.1946 3.
- Keyfe Yetim islah Medinet Kerkük Ceridet El Sicil maka Bağdat 04.11.1948
- Havla islah Medinet Kerkük Ceridet El Sicil Bagdat kesin 09.11.1948 bezey
- Hel Tuhakik Islah Medinet Kerkük? Ceridet El Fetih kapsa Bağdat A 21.08.1950. B. 22.08.1950 C. 23.08.1950 D düşün 24.08.1950 E. 25.08.1950 kart
- Vucup islah Kuliyet El hukuk, Ceridet El Şura Bağdat 07.03.1948
- Hel yecuz li seriket El nefit en temtelik el arazi ve y ceridet 17.04.1967
- Derebeylik ve fenalıklar Kerkük gazetesi Kerkük A. 10.09.1958 B. 29.09.1958 C. 11.10, 1958
- İla Nuvap Kerkük Elekarım, Ceridet El Nida, Bağdat dize ve A. 26.07.1948, B. 01.08. 1948.
Ve Eserlerinin ilmi Değeri
Bizde sistemli olarak folklor çalışmaları ve bilimsel metotlar edebi araştırmanın temel aşın atan ve uygulayan, inceleme ve araştırmalarını çağdaş düşünce ve ölçüler aydınlığında yürüten Terzibaşı’nın verilerinin sayısı hayli kabarıktır, tutarlıdır, soyut duygular etkisinden oldukça uzak ve aridir.
Yazı hayatına atılırken çağdaşlarının tüm olarak eski yazı geleneğini sürdürürken, bu yen anlatım yöntemini kullanarak bizde inkılabının önderliğini yapmıştı. Dil alanında Korkut Dede hikâyelerine bir kutluluk vererek onu gerektikçe başvurulacak kaynak tutulmasını önermesi önemli bir konumdur. Irak’ta Türkmen ağzının özelikleri üzerine yaptığı incelmelerde kullanmakta olduğumuz kele çok pir (turasi) imlada sağır kâfin önemi, değeri ve gerginliği onlara eklenir. Bilim ocağında odaklatıldığı konular arasında Fuzuli hakkında yaptığı kırkı aşkın değişik konulu araştırıcı ve yazıları ile gölgede kalan birçok yöne ışık tutup aydınlığa kavuşturmuştur. Bunların ezici çoğunluğu ilk kez ele alınan ve orijinal konulardır. Bunların başında Fuzuli’nin doğum yerinin Kerkük olduğu gelir. Burasını Mehmet Mehdi Bayata cevabimiz konusunda ret Sicil makamında kullanılan, Fuzuli Camiinin Ayşe El-bağdadiye adli bir hanım adına vakfedilmiş olmasıyla pekiştirip kesinlik raddesine vardırmıştır. Ayrıca, Fuzuli’nin şiirleri aydınlığında sofuluk terimleriyle süsleyen ve sofi mutiflerle bezeyen hayat şairi olduğunu (Matla El itikat) kitabı kapsam ve içeriği sayesinde mezhepler üstü, filozof düşünceli ve bilgin bir dindar olduğunu ilk kez meydana çıkartmıştır.
Terzibaşı, kültür, edebiyat ve sanatın türlü dallarında ve verdiği eserleri arasında birçok önemli konuları çağdaş görüş ve kavrayışla ele aldığından somut sonuçlara varmıştır. Atasözlerini öteki sözlü türlerden ayrılmak üzere tanımını yapmış, edebiyatımızda şiirin, çift kanatlı tek zeden oluşan atasözleri ile başlayışı, yerli havaların yerli ve milli malimiz olduğu ve özel çığırlardan yol alıp tarihsel koşullarla geliştiği üzerinde durması ayrı ayrı değer taşır Bayat makamının bizim yörelerde doğup başka ülkelere aktarıldığı divan (Urfa) makamının yerli havalarımızdan olduğunu belirtmesi birer buluştur. Eserlerinin yararlığı da hesaba katıldık da eserlerinin diğeri bir kat daha artmış olur Kitap halinde basılan ele başlı eserleri ise bunlardır.
- Kerkük hoyratları ve mânileri
Bilimsel yönetmenlere bağlı kalarak bizde yapılan ilk folklor çalışmasıdır. Bu kitabın kapsadığı önceleri (Kerkük) gazetesinde teker teker ele almış, basamak basamak ilerletip geliştirerek kitap haline getirmişti olan bu eserin ilk baskısının birinci Bağdat’ta, ikinci ve üçüncü harflerle Kerkük te Birinci ciltte ve mâni türlerini tarih ve sanat incelemiş ve kinci cildi cinaslara, üçüncü cildi ise cinassılara ayırmıştır. Daha sonra yeni bilgiler ekleyişi ile kitabin genişletilmiş birinci cildinin yeni harflerle Bağdat’ta bastırmıştır. İstanbul’da Ötüken Yayınevi kitabın üç cildini birlikte basmıştır. Bu kitabı Sn. Gazanfer Paşayev bugün için Prof. Dr.- Bakü’de Rus harfiyle (Kerkük Bayatileri) adi altında yayınlamıştı Rahmetli Resul Rıza Beg, bu kitabin Bakü basımı için, ön söz olarak çok değerli (uzak ellerin yakın tüfekleri) başlıklı parlak yazısını yazmıştı. Terzibaşı bu yayında folklor malzemeleri derlemede çağdaş yöntemleri uygulayarak derlediği dörtlükleri sanat kaygısına kapılmadan, halk arasında yayılan ses sanatkârlarınca okunanları okundukları biçim ile almakla yetinip başkaları gibi kitabin editörmarlarla şişirtme yoluna sapmamıştı. Bir takım halk şiirlerinin oldukları metinlerinde kitabı almaya yer vermiş düzenlerin adlarına işaret ederek. Burada metinleri değil halk ağzından yereni bulmuş olan örnekleri aktarmaya uğraşmıştır Halk edebiyatımızın şu parlak ve canlı l edebi ve sanat acılarından inceleyip araştırması sayesinde bu alanın otorite uzman sayılarak ansiklopedileri için bu maddenin hazırlanması kendisine ısmarlamıştı.
- Terzibaşı’nın (El Talikat El Vafiye) ve (Şarki ve b Türküler) kitapları ile bilmek kongrelerde okumuş olduğu bildirilerin ayrı basımı vardır Terzibaşı bu kitabında üzerinde durduğu birçok konular arasında hoyratı, anlamı ve kavramı, mâni türünün doğuş tarihleri konularında henüz kesin sonuca bağlayamadığın belirtirken bilimsel araştırmanın ne büyük sorumluluk olduğu duygusunu yansıtmakta oysa hoyratın çağırmasında okuması icrası, izlenen usullerin yerli ve milli mal olduğunu belirtir. Umumi müzik makamlardan olmadığını gösterir. Ona göre usullerimizle makamlar arasındaki yakinlik ve benzerlik, ayrı ayrı gelişme koşullar altında türedikleri halde, gelişmeler sonucu olgunlaşarak bu duruma vardığını göstermekte. Bu görüş, gelişim kavramları açısından bakıldıkça çok yerinde ve sağlam görünür
- Kerkük Havaları
Bunda Terzibaşı hoyrat ve mâni türleri dışında kalan öteki ses sanatı türleri üzerinde durmakta ilk önce tek cilt halinde basılan eserin ikinci basımı inceleme ve araştırmasını daha derin daha engin biçimde geliştirerek genişletip iki cilt olarak bastırmıştı. Makamşünas ve araştırıcılar için paha biçilmez örnek bir kaynak sayılan bu kitap, içerdiği bilgiler ve örnekler bakımından çok değerlidir. Birçok unutulmuş olan melodi ve ezgileri canlandırmakta ve yerli makamların nasıl icra edildiğini açıklamakta. Eser bu alanda yazılan tek olgun Türkmen eseridir. Karşılaştırmalı araştırmalar için çok yararlı ve gereklidir. Müzik tarihi için de öyledir. Eserin ilk basımın Dr. Gazanfer Paşayev dostumuz Rus harflerine aktararak (Kerkük Manileri) adı altında bastırdığını görmüş. Yeni harflerle İstanbul’da basıldığını duymuşuz.
- Kerkük Eskiler Sözü
Bu eserinde Terzibaşı, Kerkük şehrinde yaygın ve kullanılan atasözlerini derlemiş bulunmakta ilk derlemelerini gazetelerde konulara göre sınıflandırarak yayımlamışken, kitaba atasözlerini alfabetik sırasıyla almıştır. Böylece derlemiş bulunduğu malzemeyi kaç konuda tekrarla abartmanın önüne geçmiştir Ön sözde yaptığı tanım doğrultusunda uygulamaya geçerek, bu tanım dışında kalanları almamağa özen göstermiştir ve geçerli olarak benimsenen bu tanım ilk kez kendisi tarafından yapılmıştır. Bu eserinde Terzibaşı ayrıca, Türkçe ‘de ilk kez olarak bu yerli atasözlerini bir takım ülke ve milletlerin atasözleriyle karşılaştırmıştı Atasözlerini açıklamasında ve kullanım yerlerini gösterirken izlediği çok kısa, özet ve kapsamlı anlatımı bilginlik seviyesinin üstünlüğünü yansıtmıştı. Yazar bu alanda yazılan eserlerle ayaküstü bir karşılaştırma bu sözlerimizi destekler.
- Arzu Kamber Masalı:
Bu kapsamlı ve canlı halk masalını coşku ve içtenlikle anlatan ve bu alanda becerikli olan bir Kerküklü Hanım ağzından banda alıp, olduğu biçimde kaleme almıştır. Bu tipik masalı yayına hazırlarken masalı anlatan Rahmetli Samancı Hanimin oğlu rahmetli Sanatkâr şairimiz Mehmet İzzet çizdiği güzelim tablolarla tarafından geniş çapta tutulup ve sevilen bu yıl sonra Kerküklü kitapçı Emin Asri tarafından Tebriz şehrinde ve da aynı ilgiyi gördüğü ve coşku ile karşılandığı söylenir. Paşayev Bey de Rus harfleriyle Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de kaç baskısını yaptığı vardır. Yazar, b abi yeni harflerle bastırırken, konusu üzerinde derli bir inceleme yapmıştır. Son günlerde bu masal şair Nusret Merdan’ın oğlu Sümer tarafından Fransızca ‘ya bastırılmıştır. Bu masal Tuzhurmatu daha önce kaleme alınmışsa da ne yazık ki yazmanın tek nüsha Irak müzesi kitaplığının arşivinde durmaktadır, henüz basılmamıştı. Terzibaşı’nın masalı yayınlama çabası bir akım yazarımızı yüreklendirmiş yahut imrendirmiş olmalı. Prof. Sadettin Buluç Bağdat Üniversitesinde çalışması sırasında elde ettiği bir Mende halk şairi Mehmet Bayramoğlu da kırk yıla yaklaşık b süre sonra, annesinden duyduğu metni bastırmıştı. Halk şairi Şemsettin Türkmenoğlu ise, masalın metnini nazma çekerek bir destan kalıbına dökmüş. Dr. Necdet Demirci gözden geçirmesiyle bastırmıştı. Terzibaşı’nın halk edebiyatımızdan derlediği ve kitaplığımıza armağan ettiği bu eseriyle ağız özelliklerini inceleme ve araştırma alanlarında pek değerli bir kaynak sağlamıştır. Ve bu eseri yayımlamakla bu alanda adımların atılmasına hem önderlik etmiş hem hız vermiş sayılır. Rastladığımız halk hikâyelerini derleyip yayınlama uğraşıları bu çabanın işbaşı yapmıştır.
- Kerkük şairleri:
İlk cildinde altı ciltten oluş belirtilen bu kitabin şimdiye değin dokuzuncu cildi piyasaya Bir kaçını son yıl ardından Erbil şairleri kitabını bastırmağa başlaması umulur. Bu eser pek büyük değer taşır, Eski Kerkük’te yetişen, büyülen, buralı olup da başka yerlerde dünya yuman çok sayıda şairin yaşam öykülerini, edebi kişilik ve sanat değerlerini ele alıp eserlerinden bol örnekler vermeye uğraşmıştır. İlk üç ciltte söz konusu şairlerin resimlerini, el yazılarından örnekler de verilmişken sonraki bu belgelere yer verilmekte. Harcamalar kendi cebinden ödenmekte kısıtlamak üzere bu yola başvurulmuş olmalı. Burada bilimsel çalışmak emeği şöyle dursun, bu ilim aşkı ve hadiminin bu alandaki söz konusu. Tarih için saptıyorum; bugün her cildi 750 l.D satılmakta olan bu kitabin nüshasına 1200 l.D harcanmıştır. Alin teri ile kazandığı paradan aradaki farklı okuyuculara dostluk armağanı olarak sunmakta. Bu harcamaları karşılayabilmek üzere cömertliğin doruğuna aramış olan hocamız dişinden kesmekte, elini kısmakta ile geçmişe kavuşan ve birçoğu torunlarınca bile unutulmuş olan şairlerimiz kalemi ile canlandırıp, portresini çizerek tanıtmakta. Bu tanıtıma, kaynaklarda verilen bilgileri tarayıp, söylentileri de derleyip izlenimleri ve izlemeleri saptayıp serilmemekle sağlanmaktadır.
Her şairin edebi kişiliği olumlu biçimde derli toplu olarak belirtildiğine karşılık, yaşamları ile ilgili geniş bilgiler sunmağa ağırlık verilmekte. Bu tutumu ile yazar çok ustalık ve uzak görüşlülük göstermiş bulmakta, zira bu bilgiler kaleme ile ufalıp alınmasa zaman aşımı boğuşularak kırklara kavuşur. Hâlbuki şairlerin verileri el altına konduktan sonra, bu alanda çalışacak olanlar, şu saptanan eserler sayesinde ve aydınlığında şairlerin sanatlarını ve edebi değerlerini sonsuz kolaylıkla araştırabilirler.
Daha çok orijinal kaynaklardan yararlanan ve kişisel izlemelerine dayanan araştırıcımız, bu eseri ile kaynaklardan yararlanma ve onlar değerlendirme için parlak bir çalışma örneği vermiştir. İster kaynaklarda ister bilgiler söylentilerde yargıya çekmiş verilen ayrıntılardan çıkardığı sonuçlar bilimsel çalışma adına saygıya değer. Sözgelişi, yıllarca buluşup görüşlerini şair Mehmet Sadik konusunda, Sadık’ın kendisinin verdiği bilgilerle yetinmeyerek çağdaşlarının görüşleri ve verdikleri bilgiler aydınlığında pekiştirmeğe ve sonuç çıkarmağa uğraşmakta. Ayrıca Hıdır Lütfi’nin tahsili konusunda Lütfi’nin öğrenciliği sırasında bir dergide yarışma çözümüne katılmasından yararlanmıştı. Böylesine bilginler başarır. Böylesine kaynak kullanmayı ancak bu düzeyde olan bir şiir antolojisi değil şairler daha doğrusu bir ansiklopedi niteliğindedir. Gelecek edebiyatı tarihi için paha biçilmez kaynak işi görür bir yazı yazan Türk Terzibaşı hakkında çok değer cildin kitabin bilginlerinden değerlendirmesinde, bizim şairlerinin Anadolu şairlerinin bir türlü kopyacısı olduklarını ileri sürmüştü. Bu sav gerçekten yana bulmuyorum. Zira bu şairler Anadolu’nun sınırları dışında yaşamışlarsa da ayni dili kullanmakta sürdürmekte ve ayni kültürle ayni sanat geleneklerin yetişmiş olduklarından ayni yolu izlemeleri aynı temaları ve motifleri kullanmaları ile kopyacılığa başvurmuş değil. Bu de aynı çığırda yürüdüklerini doğal karşılamalı. Bu değişim hamin a bir sonuçtur: Sonucun ayrı olması şaşırtıcı olur inandığıma göre orali buralı gözetmeden o çağdakiler değişmesi zor bir yol izlemişlerdi. Ne var ki güçlü yaratıcılar Nesimi, Fuzuli ve Ruhi gibi dev şairler çağdaşlarını da artlarından gelenleri de açmış oldukları yolda koşturmuşlardı. Buna şaşmamalıyız bu Bir ömür boyu, arama, tarama, izleme ve araştırma ürünü bulunma olan ve bu alanda şah eserlerden sayılan bu kitabın hastalık değerini bilim adamları bilir ancak. Çünkü Issız bir çölde orman dikmek, bahçe kurmak çayır açmak gibi yorucu bu esen konunun iş hayranlık verici başlamaktadır.
- Kerkük Matbuat Tarihi:
Kerkük’te ilk basımevi kuruluşundan 1985 yıllına değin yüz yıllık süre boyunca kurulan basım evleri ve yayınlanan sürdüreli gazete, dergi ve kitapların kronolojisini bulunmakta bu bağışla kitap Basımevlerinin tarihçesi eşliğinde çalıştırılan makinelerin türleri çalışma sistemi, kullanılan gereçler, yöneticileri ve orada bastırılan eserler gösterilmekte. Basın alanına gelince, gazete ve dergilerin ilk saylarının çıkışı günü, yönetenler, durdurma ve yahut numarası, günü ve nedeni, çalışma süresi ve izlediği yön ortamın çalışma sistemi ve izlenen yön üzerindeki e yazarların tutumu, gazetenin tirajı ve seviyesi, aksaklıklar yayın organının tutumuna karşı halkın ve yazarların tepkisi Tüm bunlar, yayınlanan yazılardan yapılan alıntılarla belgelenmekte pekiştirilmekte Irak basın tarihinde en uzun ömürlü yayın organı olan Kerkük gazetesinin yayına başlayışından kapanışına yetmiş yıllık tarayıp bulunmakta. Öteki gazete ve dergiler de öyle. Kendisinin olduğu (El Sakafa El Hedise), (Afak) (Beşir) dergi ve gazeteleriyle ilgili ilginç ve kimselerin birçok meseleleri açlığa ilk kez kendisinin ele aldığı bu konuyu, elli süre içerisinde durmadan araştırmış ve genişletmiştir. Yazar, bu uğurda resmi tahrirat ve cönklerden tutunuz gazetelerin arşivlik koleksiyonlarını toplamış bunların yani Sıra incelemelerini ve izlemelerini ana kaynak edinmiştir. Bu alanda, yapılan çalışmalar, Terzibaşı’nın başlattığı yenilik çabanın ardından gelmişse de verilen bilgilerde bulunmadığından onları kaynak göstermek gerekmediği kanısından olmalı onlara değinmemişti. Eli altında, ilk el güveniler, kesin belgeler vurduğundan ve geçer kaynaklara işaret etmekle oradaki bir takım pürüz yahut yanlışlıkları değişmeğe sürüklenebilirdi yazar. Çalışmanın akis bunu gerektirmedikçe yazar bundan kaçınmış bulunmakta. İki kısım halinde bu yıl içerisinde, kendi hastalık yatağında serilmişken düzenleyip yayımladığı bu eseri ile Terzibaşı bizde yalnız basın tarihini değil, konunun kapsadığı süre içerisinde kültür ve edebiyat deviniminin tarihçesini özetlemekte Kültürümüze hizmetlerini ve bana hocalığın sürdürebilmesi için, Tanrım ona sağlıklı uzun ömürler bağışlamasını dilerim.
1 Şubat 2002