Çarşamba, Mart 26, 2025

Aramızdan Ayrılan, Anılarımızdan Ayrılmayan Değerli Dayım Ata Tezibaşı’na

Yüksel Terzibaşı

Aramızdan Ayrılan, Anılarımızdan Ayrılmayan
Değerli Dayım Ata Terzibaşı’na

 

31 Mart 2016 Günü hayatımın en acı günlerinden birisiydi. Çünkü o gün en değer verdiğim insanlardan birisini kaybettik. O, Türkmeneli’nin Bilge insanıydı. İşte biz o gün bilge, tarihçi, edebiyatçı ve avukat ünvanlılarının kendisinde toplandığı Kerkük’ün büyük değerlerinden Ata Terzibaşı’nı kaybettik.

Bugün, Ata Terzibaşı’nın ebediyete irtihal etmesinin 8. yıl dönümü olmasına rağmen acısı yüreklerimizde hala dün gibi tazedir. Hala onu her yad ettiğimde gözlerim doluyor, yüreğim sızlıyor, onu kaybetmiş olmanın gerçeğiyle yüzleşemiyorum, yokluğunu kabullenemiyorum.

Onun bizden ayrılması bizim için elbette büyük bir kayıptır. Zira o, uzak yakın, büyük küçük, herkesin sevgisini kazanmayı başarabilmiş, bilgisiyle bizlere yol göstermiş, gelecek nesillere kişiliğiyle örnek olmuş ve milletine nice değerli bırakmış kalbi temiz merhametli bir insan idi.

Acısı gerçekten çok büyük. Öyle ki onun resmine her baktığımda sevgi dolu muhabbeti, güler yüzü, mütevazılığı ve insanları aydınlatan ilmi şahsiyeti gelir aklıma. Biliyorum ölüm haktır elbet, ancak ayrılıklar canımızı yakıyor. Allah rahmetiyle muamele eylesin sana. Mekanını âli eylesin durağın uçmak olsun değerli Ata’m. Sen hep kalbimizde, hatıralarımızda, dualarımızda olacaksın…

Kerkük, 31 Mart 2024

‘Bir Asırlık’ Ebediyet: Atâ Terzibaşı

Yüksel Topaloğlu

‘Bir Asırlık’ Ebediyet: Atâ Terzibaşı

 

Dünyada olduğu gibi bizde de devlet, siyaset, kültür, sanat ve edebiyat tarihinde mensup oldukları milletin varoluşu ve gelişmesinde üstlendikleri rolleri ve işlevleri dolayısıyla isimleri her daim yâd edilecek ve ölmeyecek bazı abidevi şahsiyetler vardır. Öncelikle bir devlet adamı ve ‘budununun’ hamisi ve yaşatıcısı olan ancak asıl ehemmiyeti, Türk’ün ilk büyük ölümsüz yazıtlarını dikerek onu askerî, ekonomik, kültürel, sanatsal, sosyolojik vb. başkaca yönleriyle bugüne “taşıyan” ve “aktaran” Bilge Kağan; aynı şekilde mensup olduğu milletinin neredeyse bütün boylarının yaşadığı yerleşim yerlerini adım adım dolaşarak kültürel manada “köken”ine ilişkin ne kadar değerli şey varsa hepsini toplayarak Türk’ün cidden en büyük hazinesini, Divanü Lugati’t-Türk’ü bugünkü ve yarınki hemcinslerine miras bırakan Kaşgarlı Mahmut ve nihayet Türkçenin ilk şuurlu ve en büyük müdafilerinden Muhakemetü’l-Lugateyn yazarı Ali Şir Nevai böylesi şahsiyetlerdir. İfade etmeye gerek yok ki bunlar şuurları, öngörüleri ya da başka saiklerle tarihî süreç içindeki “bizi”, “bize özgü” olanları kısaca millî kimliğimizin bileşenlerini bengütaşa veya kâğıda kaydederek, nakşederek onların meçhule karışmalarını önlemiş ve “bizi” bugüne aktarmışlardır.

Bu yüzden onlara birer kültür ve kimlik kaydedicileri, aktarıcıları/taşıyıcıları nazarıyla bakılsa hiç de yanlış olmaz. Bir asra yakın ömrü ve bu ömre sığdırdığı büyük Türkmen külliyatı ile ‘bir asırlık ebediyet’ nitelemesini hak eden Atâ Terzibaşı da hiç kuşkusuz bu kaydedici ve aktarıcı kategorisine dâhil edilebilecek kıymetli bir kültür ve edebiyat araştırmacısı ve tarihçisidir. Belki onun öncekilere nazaran tek farkı, bu işi yerel boyutta gerçekleştirmesidir. O da diğerleri gibi mensubu olduğu Türkmenlerin sözlü ve yazılı kültürel, sanatsal, edebî değer ve varlıklarını kayıt altına almış ve aktarmıştır. İlerleyen satırlarda çalışmalarına odaklandığımızda daha yakından görüleceği ve anlaşılacağı gibi o, gerçekten de hayatını Irak coğrafyasındaki Türk varlığına, onun yaratmış olduğu tüm sözlü ve yazılı değerlerine vakfetmiş bir şahsiyettir.

Atâ Terzibaşı, işgal sürecini ganimet bilerek yurtları, mahalleleri, evleri, mezarlıkları, nüfus ve tapu dairelerine girilip yok edilmeye, silinmeye çalışılan bir varlığın, Türkmenlerin, yaşadıkları süre zarfında yarattıkları sözlü ve yazılı değerlerinin, kimliklerinin arşivini, kaydını tutan ve bu sebeple adı öncelikle Türkmenlerle birlikte ilanihaye unutulmayacak ve yaşayacak olan değerli bir Türkmen bilgesidir. Irak coğrafyası Türkmen kültürü, sanatı ve edebiyatına ilişkin ardında bıraktığı devasa külliyat bunun en büyük tanığıdır.

Terzibaşı ve Sözel Kültür

1924 yılında Kerkük’te bir Türkmen ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen Atâ Terzibaşı, her şeyden önce bir kültür ve edebiyat tarihçisi, araştırıcısı ve derleyicisidir. Bu açıdan bakınca onda esas olarak iki temel inceleme veya yönelme alanı dikkati çeker. Bunlardan ilki, sözel kültür alanıdır.

O, öncelikle mensup olduğu topluluğun sözel kültür ürünlerinin derleyicisidir. Başka bir ifadeyle Atâ Terzibaşı öncelikli olarak Türkmenlerin halk edebiyatı ve folklor ürünlerinin derleyicisi, belki de daha doğru bir tabirle söz konusu coğrafyanın sahipleri olan Türklerin sözel kültür tapularının kayıt altına alıcısı, zapt edicisi, inceleyicisi ve yayımlayıcısıdır. Bu yönüyle o, aslında bir edebiyat tarihçisi veya derleyicisinden ziyade bir milletin veya kimliğin bekasının sağlayıcısı ve koruyucusudur. Bundan dolayı başta Türkmenler olmak üzere bütün Türkler, bu tek kişilik enstitüye çok şey borçludurlar. Onun Kerkük Hoyratları ve Manileri, bu çerçevede hazırlanmış dikkate değer bir çalışmadır. Atâ Terzibaşı, sözel kültür değerlerini zapt ederek üç cilt olarak yayımladığı bu çalışmasını sadece malzemeyi derleyerek sunmakla yetinmez.

Türkmen halk edebiyatı ve folklor malzemesini, aynı zamanda mütecessis zihni ve dikkatinden geçirir. Başka bir ifadeyle malzemeyi bütün dikkati ve titizliğiyle süzgeçten geçirerek onları didik didik eder. Bu çerçevede hoyrat lafzının aslı, hoyratla mâni arasındaki fark, hoyrat ve manilerin doğuşu, hoyratın musiki bakımından menşe ve tekâmülü, hoyrat ve manilerin söyleniş tarzı, tanınmış hoyrat çağırıcılar, Kerkük hoyrat ve manilerinin özel vasfı ve benzeri yönleri üzerinde durur. Bunları söz konusu bakımlardan ele alarak inceler. Bu üç ciltlik kayda değer çalışmasında Terzibaşı, incelemesinin yanında 850 kadar cinaslı, 1200 kadar da cinassız hoyrat ve maniye yer verir. Açıkça ifade etmek gerekir ki bu, Kerkük halk edebiyatı ve kültürü için büyük bir gayrettir.

Atâ Terzibaşı, işaret ettiğimiz bu ilk inceleme alanında sadece Kerkük Hoyratları ve Manileri ile yetinmez. Onun çalışmaları arasında bu gruba giren başkaca eserleri de vardır. Kerkük Eskiler Sözü ve yine önceki ile benzer minvalde olan Kerkük Havaları anılmaya değer çalışmalardandır.

 Terzibaşı, Yazılı Kültür ve Basın Tarihi

Bunlarla birlikte Atâ Terzibaşı’nda dikkati çeken ikinci inceleme veya yönelme alanı ise en az önceki kadar önem arz eden Yazılı kültür alanıdır. Aslında bu alanı, daha kolay anlaşılmayı sağlamak için üçe taksim etmek mümkündür. Buna göre ilki, yazılı edebiyat alanıdır ki, Atâ Terzibaşı’na edebiyat tarihçisi unvanını veren ve onu gelecekte de unutulmaz kılacak olan en önemli çalışmaları bu alanda yoğunlaşır.

Onun on üç ciltlik Kerkük Şairleri ve üç ciltlik Erbil Şairleri bunun somut örnekleridir. Edebiyat tarihçisi Atâ Terzibaşı, söz konusu çalışmalarının ilkinde anlaşılacağı gibi Kerkük’te yetişmiş olan şairleri edebiyatseverlerin ve araştırmacıların dikkatine sunar. Burada yaklaşık dört yüzyıllık süreçte Kerkük’te yetişen yüz elli iki şaire yer verir. İkinci çalışmasında ise yine yaklaşık üç yüzyıllık süreçte Erbil’de yetişen kırk yedi şairi incelemecilerin ve okurların dikkatine sunar. Ana hatlarıyla göstermeye çalıştığımız bu iki çalışma ile Atâ Terzibaşı, öncekinde olduğu gibi Kerkük ve Erbil şairlerini öncelikle kayıt altına alarak unutulmaktan ve kaybolmaktan kurtarmıştır. Aynı şekilde bunlarla ilgili kıt ve dar muhitlere sıkışmış olan bilgileri de olabildiğince genişletmiş ve geniş okuyucu kitlesine taşımıştır.

Atâ Terzibaşı’nın yukarıdaki ayrıma göre değinilmesi gereken İkinci yönelme veya çalışma alanı ise filolojidir. Onun bu alanda da öncekilerle ilişkili önemli çalışmalara imza attığı dikkati çeker. Kerkük Ağzı ve Türkmen Sözlüğü adlı eserleri, söz konusu çalışma alanının önemli örnekleridir. Ömrünü kendi topraklarına adamış idealist ve milliyetçi bir araştırmacının göz ardı edemeyeceği bir alandır bu. Görüldüğü gibi Atâ Terzibaşı, dil bilgisi ve sözlükçülüğü de çalışma alanına katmıştır. Atâ Terzibaşı’nın yönelme veya çalışma alanlarından sonuncusu ise basın tarihidir.

Onun Kerkük Matbuat Tarihi bunun somut bir örneğidir. Söz konusu eserinde 1880’li yıllardan 1980’li yıllara kadar yaklaşık yüz yıllık Kerkük matbuat tarihini ele alarak incelemiştir. Ana çizgileriyle çalışma alanlarını göstermeye dönük bu anlatımlardan da anlaşılacağı gibi Atâ Terzibaşı, doğduğu ve onu yetiştiren topraklara ilişkin çok yönlü çalışan bir edebiyat ve dil bilim araştırmacısıdır. Aslında ona, sadece bir dil bilimci ve edebiyat araştırmacısı demek haksızlık olur. Elbette öncelikli olarak Terzibaşı, bir dil bilimci ve edebiyat tarihçisidir. Ancak çalışma alanları ve gayretine bakıldığında onun bunlarla birlikte özellikle yabancı bir millet ve kültür tarafından kuşatılan ve her an yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan bir milletin veya kimliğin şuurlu bir kültür, folklor, dil, sözlük ve edebiyat hamisi olduğu anlaşılmaktadır.

 Nasıl Bir Araştırmacıydı?

Bu yerel kültür, edebiyat ve sanat hamisi, kuşkusuz üstünkörü ve tesadüfi çalışan bir edebiyat tarihçisi ve araştırmacısı değildir. Başta Kerkük Şairleri ve Erbil Şairleri olmak üzere onun diğer eserlerini dikkatle inceleyenler göreceklerdir ki, Atâ Terzibaşı, bilimsel araştırma ve inceleme yöntemlerine vakıf, son derece dikkatli ve sabırlı, kaynak kullanımında en küçük ayrıntıyı gözden kaçırmayan ve kendine özgü uygulamaları, tahlilî yaklaşımları ve özellikle Türkçe hassasiyeti olan bir araştırmacıdır. Kuşkusuz burada sözünü ettiğimiz bu hususların tamamını ele almak, göstermek ve örneklemek imkânı yoktur. Bu yüzden bunlar üzerinde ayrıntılı şekilde durmayacağız. Ancak bir fikir vermesi için bunlardan sadece bir tanesine, özellikle Türkçe karşısındaki tavrına kısaca değinmek istiyoruz. Bugün için ana vatan toprakları dışında kalan bir yörenin edebiyat tarihçisi ve araştırmacısı olması dolayısıyla Atâ Terzibaşı’nın tabii olarak öncelikle doğduğu toprakların ağzını/şivesini esas alması, onunla yazması beklenir. Ancak o, bu beklentinin aksine standart olanı, Türkiye Türkçesini esas alır; tüm bilimsel çalışmalarını ve edebiyat tarihlerini Türkiye Türkçesine bağlı kalarak yapar.

Bu gerçekten de dikkate değerdir. Öyle olduğu kadar üzerinde ayrıca düşünülmesi gerekli bir tavırdır. Kuşkusuz bu bir rastlantı değildir. Aksine o bunu, bir duruşun, anlayışın, zihniyetin ürünü olarak sergiliyor. Başka bir ifadeyle bu tavrıyla siyasal ve coğrafi bakımdan Türkiye’den uzakta olsa da ideal ve düşünce olarak gönlü ve beyniyle Türkiye’de yaşayan milliyetçi bir aydın ve edebiyat tarihçisi olduğunu açıkça gösteriyor. Türkiye Türkçesi merkezli bu dil kullanımının kendine özgü birtakım özelliklerinin olduğu hemen belirtilmelidir. Bunlardan ilki, öz Türkçeye kaçmayan safi Türkçe anlayışı veya tercihidir. Terzibaşı’nın edebiyat tarihlerine bakılacak olursa bu husus, hemen kendini belli eder.

O, Arapça ve Farsça gibi köken olarak ‘ecnebi’ olan kelimeleri sırf ‘ecnebi’ oldukları için metinlerinde kullanmamazlık etmez; onları metinlerinden ihraç etmek gibi bir saplantı içine girmez. Ancak bunlardan özellikle köken olarak Türkçeleri var ve bunlar da kabul gören kelimelerse kesinlikle bize ait olan Türkçelerini tercih eder. Dolayısıyla onda belirgin bir Türkçe hassasiyeti olduğu söylenebilir. Onun edebiyat tarihçiliğinde dili kullanma bakımından beliren ikinci özellik ise Türkçenin de yapısına uygun olan genelde anlaşılır ve kısa cümleleri tercih etmesidir. Onun cümleleri, mana çıkarmak için okuru yormaz. Anlaşılmak ön planda olduğu ve öncelendiği için son derece yalın ve net cümleler tercih edilir.

Atâ Terzibaşı’nın doksan iki yıllık ömrüne sığdırdığı bu büyük Türkmen külliyatının kuşkusuz izah edilebilir bir misyonu ve dayanağı olmalı. Eğer hayatı motive ve mobilize eden kişisel tatmini bir tarafa koyarak söylersek bu meşakkatli ve yorucu gayretin esas izahı kuşkusuz millî toprağın üzerinde yetişen tüm ürünleri hasat etme çabası ve uğraşısıdır. Atâ Terzibaşı’nın başta edebiyat tarihi olmak üzere diğer tüm çalışmalarının temel çıkış noktalarından ve belki de en önemlilerinden birinin bu olduğunu düşünüyoruz.

O, ömrünü hasrettiği bu alanda adeta millî toprağın yetiştirdiği değerli-değersiz tüm ürünleri hasat etmek amacıyla yola çıkmış gibidir. Onun edebiyat tarihi ve diğer çalışmalarında edebî açıdan çok değerli şahsiyetlerin yanı sıra çok sıradan, hatta alelade kişilere de yer vermesi, bunun somut birer delili olarak da görülebilir. Başka bir ifadeyle Terzibaşı, objektif, soğukkanlı, son derece titiz ve dikkatli bir edebiyat araştırmacısı ve incelemecisi olmakla sadece mümbit Kerkük topraklarında yetişen kalburüstü düşünce, şair ve yazarları tespit etmekle kalmaz. O, söz konusu hasletlerinden hiçbir zaman ödün vermeden, ama öte tarafta Kerkük Türkleri içinden çıkan Türk şair ve yazarları, değerli ve değersiz diye ayırt etmeden hepsini zapt eder. Bu, kuşkusuz kendisini var eden, besleyen, büyüten topraklara karşı olan sorumluluğun, millî bir hassasiyet ve görevin sonucudur. 31 Mart 2016 tarihinde Hakk’a yürüyen bu büyük bilgeyi başta Türkmenler olmak üzere bütün Türkler her zaman minnet, şükran ve rahmet duygularıyla anacaklardır. Ruhu şad, mekânı cennet olsun…

Yeliz Yıldız – Ata Terzibaşı Kimdi?

Yeliz Yıldız

Ata Terzibaşı Kimdi?

 

Bilgin ve araştırıcı olarak ad yapmış olan Terzibaşı, üstün yeteneği ve geniş bilgisi sayesinde çok parlak ve paha biçilmez eserler kazandırmıştır edebiyatımıza. Desenli ve planlı yazılarında okuyucularına güzeli ve gerçeği göstererek, onların ruhunu okşayarak, kalplerinin derinliklerinde gizli kalmış güzel ve iyi duyguları uyandırmaya çalışır.

Terzibaşı hakkında bir şeyler yazmak çok zordur. Çünkü o birçok bilgi dalında en görkemli uzmanlardan sayılır. O dilcidir, folklorcudur, edebiyatçıdır. Fuzulişünastır, araştırıcıdır, gazetecidir, eleştiricidir ve hukukçudur. Irak’ta Türkmenler (Irak Türkleri) arasında dil ve edebiyat folklor araştırmaları yapan Ata Terzibaşı, Kerküklü Molla Ahmet’in oğlu Abdurrahman Ağa’nın soyundandır. Terzibaşı soyadı bu zattan gelmektedir. Dedesi Abdullatif Efendi Osmanlılar devrinde tabur imamlığı yapmıştır. Babası Ömer Terzibaşı, belediyede memurluk etmektedir.

Ata Terzibaşı 14.11.1924 tarihinde Kerkük’te Piryadi Mahallesinde doğdu. Önce mahalle mektebine verildi. Orada Kuran hatim etti. Sonra, ilköğrenimini altı sınıflı Türk mektebinde tamamladı. Kerkük’te Arapça öğretim yapan liseyi bitirdikten sonra 1946’da Bağdat Hukuk Fakültesine girdi. 1950 yılında mezun oldu. Memleketi Kerkük’e döndü ve avukatlığa başladı.

Ata Terzibaşı, daha genç denecek bir yaşta iken yani 22.11.1947 yılında Bağdat’ta çıkan El-Şura gazetesinde ilk defa olarak “El-Sahafa İndana-Bize Basın” başlıklı Arapça bir yazıyla gazetecilik hevesine kapılmıştır. Daha sonra Halep, şehrin de çıkan ünlü El Hadis dergisinde çeşitli yazıları arasında “Fi Tarih El Rakaba Ala El Suhuf” başlıklı altında uzunca bir inceleme yazısı bu derginin 01.04.1951 tarihli sayısında yer almıştır. 1952 yılında Kerkük gazetesinin yazarlar kuruluna katılmıştır. Alışılmamış bir tarzla bazı görkemli yazılar kaleme almıştır. Bu yazılar arasında eleştiri, biyografi, folklor ve bazı edebi ve tarih konuları, Türkçe olarak sade bir dille neşretmiştir.

1 Mayıs 1954 yılında ilk sayısı çıkan “Al-sakafa Al-hadise” dergisinin sorumlu müdürlüğünü yapmış ve bu dergide matbuat tarihi hakkında ve Kerkük petrol tarihi konulu ve başka yazıları yer almıştır. Daha sonra, Şakir Ağa Hürmüzlü ile ortaklaşa haftalık Afak gazetesini çıkarmışlardır. Gazetenin dördüncü sayısından itibaren hem Türkçe hem de Arapça kısmının başyazarlığını üstlenmiştir. Gazetenin birkaç sayısı çıktıktan sonra mali durumu düzelmiş on sayfalıktan on altı sayfaya çıkarılması istenince gazete sahibi “Gazete kar etmez” diye razı olmayınca, ücretsiz olarak çalıştığı bu gazeteden ayrılmıştır. Bundan sonra gazete hasta bir halde çıkmaya devam etmişti.14 Temmuz 1958’de Cumhuriyet ilanından sonra Avukat Mehmet Hac İzzet ile Beşir adlı haftalık Türkçe Arapça olarak bir gazete çıkarmışlardı. Gazetenin başyazılarını kaleme alan üstat Terzibaşı, yazılarını en fazla yurtsal konulara ayırmıştı. Gazete halk tarafından beğenilmiş ve baskı sayısı iki bin beş yüz nüshaya ulaşmıştır.

Terzibaşı’nın ilk uğraşları önceden kaydettiğimiz gibi Arapça yazıyla başlar. Henüz genç denilebilecek bir yaşta iken (Mısır) da o zamanlar Arapça yazıları çıkarmıştır. Ata Terzibaşı çeşitli dergi ve gazetelerde yazmıştır. Kahire’de El Risale, Beyrut’ta El Edip, Halep’te El Hadis İstanbul’da çıkmış Türk Yurdu ve Ankara’da çıkmakta olan Türk Dili bu arada sayılabilirler. Kerkük’te Kerkük ve Afak Gazetelerinin yazarları arasında yer alan Ata Terzibaşı Arapça El Sakafa El Hadise ve Türkçe Beşir adlı haftalık edebi gazetelerinin de sahibidir.

22 Mart 1959’da tevkif edildikten sonra Hile şehrine sürgün edilen Ata Terzibaşı nihayet özlediği hürriyetine kavuşmuş ve yazı hayatına başlamıştır. Kaleme aldığı yazıların sayısı kabarık konuları değişiktir. Bunlar arasında yazarlar şairleri düşünürler bilim adamları ve sanatkârlar geniş yer alırlar. Ama işin şaşıracak yanı, yaşayanlardan bir kimse hakkında iki satırlık bir yazı yoktur. Bu yüzden Hicri Dede, Hıdır Lütfi, Küçküne dev şair ve usta sanatkârımız Abdülvahit Küzeci çok şanslı sayılırlar. Terzibaşı onlar hakkında yazı yazdığı için. Ama prensiplerine bir türlü aykırı davranmayan yazar, bu yerli istidatları değerlendirmek amacıyla yazdığı yazıların bir takımını takma adla yayınlamıştı.

Terzibaşı’nın dokunaklı yazıları, yararlı araştırmaları ve yaratıcılığı yaşam boyu çağdan çağa taze ve tatlı bir meyve gibi aktarılır. Edebiyat dünyamızı aydınlatan parlak gün gibi renkli ışıklar saçacaktır. Oysaki gönüllerde bir çırpıntı olup gezerken adı tüm Türkmen bölgelerinde derin saygılarla geçmektedir.

Ata Terzibaşı çok cepheli bir araştırıcı ve bilgindir. Türkmen edebiyatının her türünde eser vermiştir. Bu mesaisinde onu diğer birçok sanatçılardan ayıran hususu, titizliği ile çalışmasıdır. Türkmen Kültürünün tüm sahasında başarı göstermiş bir bilgindir. İptizale bayağıyla düşmeden bu vadide başarı kazanmak kolay değildir. Bunun için kesin bir zekâ, geniş kültür, seziş espri ve zarafet ister. Bu meziyetler Terzibaşı’nda bol bol mevcuttur. Bunları kullanarak kudretli bir bilgin oldu.

Onun kafasının içi edebiyatımızın ve kültürümüzün bütün estetik değerlerini hıfzeden bir hazinedir. Eserleri çok zengin ve orjinaldır. Kitap halinde basılan eserleri;

Kerkük hoyratları ve manileri, bilimsel yöntemlere bağlı kalarak bizde yapılan ilk folklor çalışmasıdır. Bu kitabın kapsadığı konuları önceleri Kerkük gazetesinde teker teker ele almış, basamak basamak ilerletip geliştirerek kitap haline getirmiştir. Üç ciltlik olan bu eserin ilk baskısının birinci cildi Bağdat’ta ikinci ve üçüncü ciltleri eski harflerle Kerkük’te basılmıştır. Birinci ciltte hoyrat ve mani türlerini tarihi, edebi ve sanat yönlerinden incelemiş ve araştırmıştır. İkinci cildi cinaslara üçüncü cildi ise cinassızlara ayırmıştır.

Hoyrat ırak’ın her bir karış toprağında yaşayan bir Türkmen’in anasından emdiği sütle belleğinde ve yüreğinin atar damarlarındaki kanlarda gizlenmektedir. Daha doğrusu hoyratla Türkmen yaşar, dilini öğrenir, varlığını sürdürür nasıl ki balığı sudan çıkarırken ölür Türkmenleri de hoyrattan uzaklaştırdın mı yavaş yavaş öz varlıklarını yitirirler. Çünkü hoyrat Iraklı Türkmenlerin ölümsüz bir simgesidir, dilinin özellikleri bu hoyratların dizelerinde gizlidir ve ölümsüz varlığıdır.

Çağlar boyunca dedelerimizden bize kalmış olan hoyratları inceleyen Terzibaşı’nın bu çalışmalarıyla Türkmen halk edebiyatının ne denli zengin ve köklü bir edebiyat olduğu saptanıldı.

Kerkük havalarında Terzibaşı hoyrat ve mâni türleri dışında kalan öteki ses sanatı türleri üzerinde durmakta. Makamşinas ve araştırıcılar için paha biçilmez örnek bir kaynak sayılan bu kitap içerdiği bilgiler ve örnekler bakımından çok değerlidir. Birçok unutulmuş olan melodi ve ezgileri canlandırmakta ve yerli makamların nasıl icra edildiğini açıklamakta. Eser bu alanda yazılan tek olgun Türkmen eseridir. Karşılaştırmalı araştırmalar için çok yararlı ve gereklidir. Müzik tarihi için de öyledir.

Terzibaşı Kerkük eskiler sözü eserinde Kerkük şehrinde yaygın ve kullanılan atasözlerini derlemiştir. İlk derlemelerini gazetelerde konulara göre sınıflandırarak yayımlamışken, kitaba atasözlerini alfabetik sırayla almıştır. Bu eserinde Terzibaşı Türkçede ilk kez olarak bu yerli atasözlerini bir takım ülke ve milletlerin atasözleriyle karşılaştırmıştır.

Bir diğer eseri olan Arzu Kamber masalında kapsamlı ve canlı halk masalını coşku ve içtenlikle anlatan ve bu alanda becerikli bir Kerküklü Hanım ağzından banda alıp, olduğu biçimde kaleme almıştır.

Terzibaşı’nın halk edebiyatımızdan derlediği ve kitaplığımıza armağan ettiği bu eseriyle ağız özelliklerini inceleme ve araştırma alanlarında pek değerli bir kaynak sağlamıştır. Ve bu eseri yayımlamakla bu alanda adımların atılmasına hem önderlik etmiş hem hız vermiş sayılır. Rastladığımız halk hikâyelerini derleyip yayınlama uğraşları bu çabanın ardından işbaşı yapmıştır.

Kerkük şairleri eseri pek büyük değer taşır. Eski Kerkük’te yetişen, büyüyen, buralı olup da başka yerlerde dünyaya göz yuman çok sayıda şairin yaşam öykülerini, edebi kişilik ve sanat değerlerini ele alıp eserlerinden bol bol örnekler vermeye uğraşmıştır. İlk üç ciltte söz konusu ettiği şairlerin resimlerini, el yazılarından örnekler vermişken sonraki ciltlerde bu belgelere yer verilmemektedir.

Terzibaşı’nın Kerkük matbuat tarihi adlı kitabında Kerkük’te ilk basımevi kuruluşundan 1985 yılına değin yüzyıllık süre boyunca kurulan basımevleri ve yayınlanan gazete dergi ve kitapların kronolojisi bulunmaktadır. Basımevlerinin tarihçesi eşliğinde, çalıştırılan makinelerin türleri çalışma sistemi, kullanılan gereçler, yöneticileri ve arada bastırılan eserler gösterilmekte.

Basın alanına, gelince gazete ve dergilerin ilk sayılarının çıkışı günü, yönetenler, durdurma ve yahut kapanışının sayı numarası, günü ve nedeni, çalışma süresi ve izlediği yön, yazarların tutumu, gazetenin tirajı ve seviyesi, aksaklıklar yayın organının tutumuna karşı halkın ve yazarların tepkisi. Tüm bunlar, yayınlanan yazılardan yapılan alıntılarla belgelenmekte ve pekiştirilmekte.

Son olarak Ata Terzibaşı, üstadımızın çok kuvvetli bir makale yazarı olduğunu Arapça yazarken, birinci sınıf bir kâtip olduğunu kaydetmek yerinde olur.

Irak Türkmen Kültürüne ve Sanatını yapmış olduğu hizmetlerinden dolayı, Merkeze Azerbaycan’da bulunan “VEKTOR” Uluslararası İlim Merkezi tarafından 2007 yılında Fahri Doktora payesi ile ödüllendirildi.

2008 yılının ilk gününde Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı tarafından her yıl dağıtılan Türk dünyası hizmet ödüllerine Irak Türkmen edebiyatı ve kültürüne yapmış olduğu hizmetlerinden dolayı bu yıl Ata Terzibaşı ödüle layık görüldü.

 

Yavuz Ertürk – Ata Terzibaşı, Kerkük Havaları

Yavuz Ertürk

Ata Terzibaşı, Kerkük Havaları

 

Kerkük’te bir hoyrat çağırma geleneği vardı.

Atâ Terzibaşı’nın “Kerkük Havaları” adlı eserindeki ezgilerin tamamı halk ağzından derlenip bir araya getirilmiştir. Anadolu insanın hayatından çıkarılamayacak iki önemli unsurdur şiir ve müzik. Doğumdan ölüme geçen zamanda bu iki unsurun hayatımıza nasıl dâhil olduğunun farkına dahi varmayız. Ninni olur, ağıt olur, hoyrat olur, destan olur, masal olur ve daha birçok şekil alarak hayatımıza girer bu iki unsur. Zamanla bu ürünler, sınırları aşar ve çevredeki akraba topluluklarla ve diğer milletlerle paylaşılır, zenginleşip çeşitlenerek varlıklarını devam ettirirler. Bu zengin coğrafyanın en güzel örneklerini sunanlardan biri de Atâ Terzibaşı’dır. Derleyip hazırladığı ve Ötüken Yayınları’nca neşredilen Kerkük Havaları isimli eseri de kardeş coğrafyanın, aynı dil, aynı içerik, aynı kaygı, neşe ve kederinin örneklerini taşır. Atâ Terzibaşı, bu geleneğin içinde yetişen, bu değerleri yaşayan ve yaşatmaya çalışan biri olarak bu eserleri bir araya getirmiştir. Kerkük Hoyrat ve Manileri, Erbil Şairleri, Kerkük Matbuat Tarihi gibi eserleri hazırlayan yazar, çileler içinde ve sürgünler yaşayarak çalışmalarını sürdürmüş ve yazarlıktan hiçbir surette kopmamıştır.

 Nesilden nesile miras olarak kalan ezgilerdir bunlar

Kerkük Havaları’ndaki ezgilerin tamamı halk ağzından derlenip bir araya getirilmiştir. Bu ürünler, halkın severek öğrendiği, toplumun keder ve sevinciyle kaynaşmış, âdet ve geleneğine uygun, içtimai ve ruhî durumuyla bağlı, şive ve ahenk zevkiyle bağdaşmış şekildedir. Halk bu ezgileri öğrenmede ne ilmî bir eğitime ne de çağdaş metotlara başvurmaktadır. Onlar bu ezgileri, yazı, nota vs. bilmeden, kulaktan kulağa dinleyerek öğrenirler. Babadan evlada, ustadan çırağa, arkadaştan arkadaşa, meslektaştan meslektaşa, nesilden nesile miras olarak kalan ezgilerdir bunlar. Irak türküleriyle Urfa, Diyarbakır gibi Güneydoğu Anadolu’da yaşayan halk arasında dil, edebiyat, musiki bakımından bulunan yakınlık, Azeri Türkleri ile Iraklı Türkmenler arasında bir derece daha yakın olsa da Türkmenler kendi şive ve ezgilerini koruyup aslına uygun şekilde koruyabilmişlerdir. Kimi zaman modern sazlar, niteliksiz icracılar ve gelenekten habersiz yorumcular bu ezgileri seslendirseler de çok başarılı olamamışlar ve hatta yazara göre Kerkük havalarının estetiğini zedelemişlerdir.

Asıl ustalık “uzun hava” tarzını icra etmede
görülürmüş

Hayatın doğal seyrinde ilerlediği, insanî ilişkilerin daha samimi ve kardeşçe olduğu yakın zamanlara kadar hoyrat çağırma geleneği tüm canlılığıyla devam etmiş ve Irak Türkmenlerinin dili haline gelmiştir. Öyle ki Kerkük’te en çok makam ve hoyrat havalarına değer verilmiş, halk türkülerine ise pek önem verilmezmiş. Asıl ustalık “uzun hava” tarzını icra etmede görülürmüş.

Günümüze yaklaştıkça ise, hoyrat çağırma geleneği eski biçimini yitirmeye başlamış, sokaklarda, yaz geceleri dam başlarında, baharda kırlarda karşılıklı hoyrat söyleme geleneği yavaş yavaş unutulmuş, bunun yerini sahnelerde, toplum karşısında, radyo ve televizyonlarda söyleme şekline dönüşmüştür.

  1. yüzyılda iki dünya savaşı ve bir de salgın hastalıkla üç büyük sarsıntı geçirmiş olsa da Kerkük musikisi, icracılarca ve gönüllülerce yeniden eski havasını yakalayabilmiştir.

1950 yılından sonra Kerkük Havaları kayda alınmaya başlanmış ve yeniden bir canlanma başlamıştır. Eskiden kahvelerde dinlenen ezgiler, ses kayıt cihazları ve plaklara aktarılmaya başlanmıştır.

1958 yılından itibaren Türkiye radyolarında da Abdülvahit Küzeçioğlu ve aslen Kerküklü olan Abdurrahman Kızılay’ın derledikleri ezgiler okunmaya başlanmıştır. Bu ezgiler daha çok Mustafa Geceyatmaz, Neriman Altındağ, Nuri Sesigüzel, Abdurrahman Kızılay ve halk müziği ile ilgili ciddi gayretlerde bulunup matbu ve sesli çok önemli çalışmalar hazırlayan Mehmet Özbek tarafından okunmuştur. Kerkük’te yerli havaların canlanmasında tekkelerin de büyük etkisi olmuş, halkın musiki ihtiyacı ilahi, naat, hoyrat ve tenzilelerle çeşitli makamlar içinde giderilmeye çalışılmıştır.

Kerkük’te tarihi 12-13. yüzyıllara kadar uzanan tekke musikisi, mevlit törenlerini doğurmuş, toy, düğün veya herhangi bir şenlik vasıtasıyla mevlitler yapılmıştır. Kur’an okuyarak başlanan bu mevlitler, Türkiye’dekinden farklı olarak uzun hava ve tenzilelerle devam etmiştir. Ayrıca mevlit törenlerinin ilk kez resmi bir şekilde Erbil Hükümdarı ve Selçuklu Atabeyi olan Muzaffereddin Gökbörü (1233öl.) tarafından Erbil’de yapıldığı kaydedilmiştir. Gökbörü, Efendimizin doğum günleri vasıtasıyla yaptığı mevlitlerle ünlenmiş ve bugün dahi mevlit okuma geleneği Erbil’de tüm canlılığıyla devam etmektedir.

Eski icracı ve talipler bu işi büyük bir aşk ve ciddiyetle yaparlardı

Kerkük makam havalarının ortaya çıkışları çeşitli bölge ve aşiretlere dayandırılır. Buna göre Bayat makamı Kerkük’te yaşayan Bayat aşiretine isnat edilir. Deşti ve Avşar makamları da Avşar aşiretinden alınmıştır. Hililavi Hille şehrine, Cuburi makamı Cubur aşiretine, Mansuri makamı ise Abbasi ve Türkmenler devri makamşünaslarından Mansur İbn Zelzel’e nispet edilir.

Ağıt yakmaya Sazlamağ, ninni söylemeye Leyle havası, dinî içerikli havalara ise Tenzile adı verilmiş, Türk bestekâr Hacı Faik Bey’in “Nihansın Dideden” şarkısı da Kerkük’te tenzile olarak okunmuştur. Kerkük havaları günümüzde Batı çalgılarıyla ya da sazla icra edilseler de bunlar iyi ve uzun ömürlü icralar olmamışlardır. Kerkük havaları, ancak ud, kemençe, kanun, santur gibi klasik çalgılar eşliğinde icra edilerek ruhu okşayacak etkinliğe kavuşurlar.

Eskiden şifahi olarak, dudaktan kulağa aktarılarak bugünlere başarıyla ulaşan Kerkük Havaları, günümüzde yazı ve notaya dökülerek akademik kurumlara bağlanmış olsalar da eskisi kadar başarılı olamamıştır. Yazar bunun sebebi olarak da eski icracı ve taliplerin bu işi büyük bir aşk ve ciddiyetle, yeni sanatçıların ise sathi ve zoraki yapmaları olarak gösterir.

 

Ata Terzibaşı Türk Dünyası İçin Büyük Bir Kayıp

Yalçın Topçu

Ata Terzibaşı Türk Dünyası İçin Büyük Bir Kayıp

 

63.Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Kültür ve Turizm Bakanı ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, 92 yaşında Kerkük’te hayatını kaybeden Irak Türkmen edebiyatı önde gelen ismi Ata Terzibaşı için başsağlığı mesajı yayınlandı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, yaptığı açıklamada; “Irak Türkmen edebiyatı önde gelen ismi olan Ata Terzibaşı, Kerkük’te 92 yaşında hayatını kaybetmiştir. Merhuma Cenab-ı Allah’tan (C.C) rahmet geride kalan ailesi ve yakınlarına sabırlar diliyorum.” dedi. Terzibaşı’nın vefatının Türk dünyası için büyük kayıp olduğunu belirten Topçu, “Ata Terzibaşı’nın vefatı, Irak Türkmenleri ve Türk dünyası için büyük kayıp. Terzibaşı, Irak’ta Türk kültürü, edebiyatı ve müziğini derledikten sonra Türk dünyasına aktarmıştı. Yeri kolay kolay doldurulmaz bir bilim insanı, arkasında bıraktığı büyük eserler nesiller boyu kaynak alınacaktır.” şeklinde konuştu.

Ata Terzibaşı Kimdir?

1925 yılında Kerkük’te doğdu. Mahalle mektebine verildi, burada Kur’an-ı Kerimi hatmetti. İlköğrenimini 6 sınıflı Türk mektebinde tamamladı. Arapça eğitim yapan liseyi bitirdi. Bağdat Hukuk Fakültesi’nden 1950 senesinde mezun oldu. Kerkük’e dönüp avukatlığa başladı. Bir kültür adamı olan Ata Terzibaşı’nın yazıları, 1945 yılından itibaren Beyrut’ta çıkan “El Edip”, Kahire’de “El-Risale”, Halep’te El Hadis, İstanbul’da neşredilen “Türk Yurdu” ve Ankara’da çıkan Türk Dili’nde yayınlandı. Kerkük’te neşredilen Kerkük ve “Afat” gazetelerinde yazıları çıktı. Arapça yayınlanan haftalık “Elsakaf el hadise” ve Türkçe yayınlanan “Beşir” adlı gazetelerin sahibi idi. 22 Mart 1959 tarihinde tevkif edilince Hille şehrine sürgün edildi, serbest bırakıldıktan sonra kültür faaliyetlerine devam etti.

 Irak Türkmenleri arasında dil, edebiyat ve folklor araştırmaları yaptı.

Ata Terzibaşı’nın kaleme aldığı Kerkük Hoyratları ve Manileri (3 cilt) adlı eseri sahasında önemli eserler arasında yer almaktadır. Birinci cildinde, “Hoyrat lafzının aslı, hoyrat ve manilerin edebi mefhumu, hoyrat ve manilerin mevzuu, Hoyrat ve manilerin edebi mefhumu, Hoyratın musiki bakımından menşe ve tekâmülü, Tanınmış hoyrat çağıranlar” gibi bölümler bulunmaktadır. İkinci ciltte ise 850 civarında cinaslı hoyrat bulunmaktadır. Üçüncü ciltte ise 1200 kadar cinassız hoyrat ve mâni vardır. 1956 yılında yayımlanan “Kerkük Hoyratları ve Manileri” adlı kitabın 1970 yılında genişletilmiş ikinci baskısı yapılmıştır. Ata Terzibaşı’nın ayrıca “Kerkük Havaları”, “Kerkük Eskiler Sözü”, “Kerkük Ağzı”, “Türkmen Sözlüğü”, “Kerkük Şairleri”, “Nazarat-ü camia fi tarih el edeb el türki (Türk Edebiyatına Toplu Bir Bakış) adlı eserleri bulunmaktadır.

Ata Terzibaşı’nın dedesi Abdüllatif Efendi’nin ise Sergüzeşt-i Saadet (Bir Hac Seyahatnamesi) ve Tuhfei Askeriye gibi kitapları yayınlanmıştır.

 

Kerkük’ten geçer Hâsa

Hâsa batıptı yasa

Kerkük’ü viran etti

Yad ayağ basa basa

Şükrü Elçin – Ata Terzibaşı

Şükrü Elçin

Ata Terzibaşı

 

Türkiye dışındaki Türklerin ilim, fikir ve sanat alanlarındaki çalışmalarını siyasi sebepler yayın işletmeciliğinin muntazam kurulmaması ve döviz gibi engeller çoğu zaman takibe imkân verir. Bu yazımızda hayati, eserleri ve araştırmaları hakkında bazı tesadüfler neticesi elde ettiğimiz bilgiyi sunacağımız Ata Terzibaşı’nın yaşadığı eski bir kültür merkezi Irak ve dolayısıyla Kerkük de bu ölçüye girmektedir. Irak’ta Türkmenler (Irak Türkleri) arasında dil ve edebiyat folklor araştırmaları yapan Ata Terzibaşı, Kerküklü Molla Ahmet’in oğlu Abdülrahman Ağa’nın soyundandır tek Terzibaşı soyadı bu gelmektedir. Dedesi Abdul latif Efendi Osmanlılar devrinde tabur imamlığı yapmıştır. Bir fikir adamı olan Abdul latif Efendi basılmamış bazı eserler “Sergüzest-i saadet” bir hac seyahatnamesi hor Laihatül süğür Li- tergip El Cund mansur, ve Tühfe-i Askeriyye kitaplarının en önemlilerindendir. Babası Ömer Terzibaşı, belediyede memurluk etmektedir. 14.11.1924 tarihinde Kerkük’te Piryadiler Mahallesinde doğdu. Önce mahalle mektebine verildi. Orada kuran hatim etti. Sonra, ilköğrenimini altı sınıflı Türk mektebinde tamamladı.

Kerkük’te Arapça öğretim yapan liseyi bitirdikten sonra 1946’da Bağdat Hukuk Fakültesine girdi 1950 yılında mezun oldu. Memleketi Kerkük’e döndü ve 139) avukatlığa başladı. Ata Terzibaşı, yazı hayatına 1945 (164 yılında atıldı. Bu tarihten itibaren çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları çıkmaktadır. Kahire’de (EL Edip), Halep’te (El Hadis), İstanbul’da çıkmış (850 Türk Yurdu ve Ankara’da çıkmakta olan Türk ayni Dili) bu arada sayılabilirler. Kerkük’te (Kerkük) ve (Afak Gazetelerinin yazarları arasında yer alan Ata Terzibaşı yener Sakafa El Hasdise) ve Türkçe (Beşir) a haftalık edebi gazetelerin de sahibidir 22 Mart 1959’da tevkif edildikten sonra Hille şehrine sürgün edilen Ata nihayet özlediği hurriyetine kavuşmuş ve yazi hayatina başlamıştır. Ata yaşadığı çevrenin dil, büyük bir gayret Için incelemekte ve çok fayda araştırmalar etmektedir. Bahis konusu edeceğimiz basilmiş (Kerkük Horyatları ve Manileri) adı ciltlik emek eserlerinden başka (Kerkük Havaları) (Kerkük Eskiler (Kerkük Ağzı) (Türkmen Sözlüğü) (Kerkük şairleri) sanat yayın gibi Nazrat Camia Fi El Edep El Türki, Türk Edebiyatına Toplu düfler Bir Bakış) muhteviyati itibariyla zengin kitaplarını da hazırlamaktadır. Ata Terzibaşı’nin ancak folklor ve halk ak ve edebiyatıyla uğraşanların takdir edebilecekleri büyük emek ve çalışma mahsulü (Kerkük Horyatları ve Manileri) üç ciltlik olarak hazırlanmıştır.

Birinci cilt, horyat ve mâni tarzının menşe ve tekamülünü ele alan mühim bir incelemedir. 1347/1955 yılında Bağdat’ta Dar El Maarife matbaasında basılmıştır. Bir Şu konuları işlemektedir: Bir on sözden sonra kaynaklar ve tenkit (10-20) Kerkük Horyatları ve Manileri, (20-22) amesi horyat lafzinin asli (22-28) Horyat ve manilerin edebi ühfe mefhumu (28-32) Horyatlarda cinas (32-39) Horyat ve Ömer manilerin mevzuu (39-44) Horyatla mani arasında mukayese (44-46) Horyat ve manilerin doğuşu (46-51) vakıalara dayanan horyat ve maniler (51-73) hoyratın kuran musiki bakımından menşe ve tekâmülü (73-80) horyat ve binde manilerin söyleniş tarzi (80-105) taninmiş horyat çağıranlar (105-130) başka ülkelerde horyat ve mani (130 liseyi 139) Kerkük Horyat ve manilerini özel vasfı (139-144), umumi netice (144-147), indeks (147-164), bir açıklama ikinci cilt /1956 tarihinde Kerkük’te Terakki (164), ikinci 1945 matbaasında basılmıştır. Alfabe sırasına göre dizilmiş gi ve (850) cinaslı hoyratı içine almaktadır. Üçüncü cilt 1957 de isale) ayni matbaada basılmış olup, içinde 1200 kadar cinasi horyat ve mâni vardır.

Ata Terzibaşı maddi ve manevi birçok güçlükler yenerek ortaya koyduğu eserini ilk cildinde bir birine b adli çözülmesi an mukayeseli incelemelerle mümkün olacak meseleleri bir bütün olarak ele bu kadar çetin tam bir neticeye ulaştırılması insafla söylemek lazımdır ki müelliften beklenmez. Bugüne kadar Irak’ta ve Türkiye’de folklor Enstitüleri kurulmadığı için araştırmacılar tek başlarına adeta sonsuz bir çölde seyahat eden yolcuları andırıyorlar.

Devrimiz iş ve fikir birliğine dayanıyor. Bu bir gerçek Sin olduğu halde dilci, edebiyatçı musikici, folklorcu ve etnograf bizde ilim seyahatini yalnız yapmaktadır. Bu hal hemen her sahada sağlam ve müspet neticelere gitmeye şifa engelliyor. Folklor ilminin usullerine sadik kalarak bu güne Ke düne doğru bir müşahede ile eserini ortaya koymuş olan Ata Terzibaşı da yukarıda belirttiğimiz sebepler yüzünden çal bazı konuları tam bir hedefe götürememiştir kanaatindeyiz. Bunun iki konu üzerinde Horyat lafzinin menşei ve bak horyatlarda musiki belirtmek istiyoruz. Bilindiği üzere Irak’ta Türkmenler arasında olduğu kadar Güney ve Doğu A Anadolu’da da horyat yahut horyat sözü yaşamaktadır. Ata Terzibaşı’nın bu sözün asli hakkında yerli kaynaklardan Tür topladığı malzeme şüphesiz bir kıymet ifade etmektedir kur ancak bu bilgiler, eski Türk dili mahsulleri ve Azerbaycan Irak ve Anadolu’da yaşamış kavim ve milletlerin dillerinde bulunması mümkün malzeme ile karşılaştırmadıkça istenilen netice elde edilemez. Horyat sözü ve kavramı oldukça bir mahallelik göstermektedir. Bugün çok daha ince umumi ve hoyratı da içinde bulunduran ve mâni hakkında olsa bile meçhuller içindeyiz. Beste, şekil, kompozisyon ve söyleyiş bakımından hoyrattan pek az ayrılan manilerin kin şimdilik ilk metinlerine (Kutadğubilik’te rastlamaktayız.

Türk nazmının en eski şeklini teşkil eden mâni üzerinde Samuyoloviç (lslam Dünyası), S. A. 1917’den sonra D (Toyuğ) adlı pek mühim makalesinde Fuat Köprülü Türk Dön Dili ve Edebiyatı hakkında araştırmalar 1934 dolayısıyla durmuş, Brataw, slam Ansiklopedisinin Türkçe neşrinde adı geçen maddeyi kaleme almıştır. Saydığımız çalışmalar, meselenin ancak tarihi ve coğrafi metotla ve Türklerin ana yurtlarından Azerbaycan ve Sür Anadolu’ya getirdikleri adet ananlalar önüne Bir s bulundurma aydınlığa çıkacağını göstermektedir konusu da musikici ile yapılacak bir istemektedir. Ayrıca musikicinin tarih boyunca Türk musikisi hakkında bilgi sahibi olmasını gerekli kılmaktadır acılar Bütün bu zorluklar, musiki üzerinde kati sözü söylemeğe eden mâni oluyor. Bununla beraber Ata Terzibaşı mahalli imkanların azami müsaadesi içinde bilineni toplamak ve sınıflandırmak suretiyle aslı vazifesini Türkiye’de cinaslı olarak bilinen horyatlar, Irak’ta eski Türk devam ettiren Türkmenler arasında bütün mey sıfatıyla ve bekaretiyle yaşamaktadır. 1926 tarihinden beri güne Kerkük gazetesinde yayımlananlar Mehmet Habip Sevimli, Osman Mazlum ve Molla Sabır’ın mütevazı çalışmalarıyla ortaya çıkan ve sayıları binleri bulan mahsuller bunun en açık örnekleridir.

Ata Terzibaşı’nın, Türk dili edebiyatı ve folkloru ve bakımından büyük bir değer taşıyan Türkmen horyatlar zere Doğu Arap harflerinin bütün seslerimizi ifade etmemesi yüzünden kusurlu olmazsa bile bir eksiklik gösteriyor. Bu Ata hususu bir ihtiyaç olarak idrak eden müellif, eserini Türkiye’de bastıracağı müjdesini vermektedir. Türk dil kurumunun bu hususta müellife yardımcı olması, Kerkük ağzı ve Türkmen sözlüğü gibi eserlerini de yayımları arasına almasını isabetli bir hareket telakki etmekteyiz. İleride, maniler üzerine yapılacak mukayeseli incelemelerde birinci derecede kaynak vazifesi göreceğine aha inandığımız Kerkük Horyatları ve Manilerinin geç de olsa tanıtmak bize zevkli bir iş oluyor. Müellifini, bu çalışmalarından ötürü tebrik ederken okuyucularımıza ikinci ve üçüncü ciltteki horyat ve manilerden bir kaçını fikir edinmeleri için naklediyorum:

 

Dolandı gün

Türk Döndü gün dolandı gün

Men sene daldalandım

Sene de dolandı gün

 

Gözden kara

Sürmedi gözden kara

Bir sürmesiz göz gördüm

Sürmeli gözden kara

 

Yarı yolda

Yeni ya Kim gördü yâri yolda

Hayalim olmasaydı

Kalırdım yarı yolda

 

Kanat ağlar

Ok titrer kanat ağlar Işığına

Avım yaralı gitti zaman

Boyandı kana dağlar

 

Kan üstüne

Kar yağar kan üstüne

Bin bülbül figan eder

Bir bele can üstüne

 

Oku sen

Aç kitabıv oku sen

Sinem’de yer kalmadı

Ne atısan oku sen

 

Bu dağlar kömürdendi

Giden gün ömürdendi

Feleğin bir kuşu var

Pençesi demirdendi

 

Kerkük’ten geçer Hasa

Hasa batıptı yasa

Kerkük’ü viran etti

Yâd ayağa basa basa

 

“Ata”ya Bu Adı Kim Vermiştir

Şemsettin Türkmenoğlu

“Ata”ya Bu Adı Kim Vermiştir

 

Sayın protokol, değerli milletimi saygıyla selamlar,

Her şeyden önce değerli kaybımızın adına dikkatinizi çekmek isterim. “Ata” göresin bu adı ona kim vermiştir? Belki de ona ayan olmuş gelecekte bu zatın atalı (verimli) olması. Gerçekten ata idi, verimliydi. 40 kitaba yakın yüzlerce yazı meydana bırakmıştı. Hem de nasıl bütünü kaynak tutulacak yayınlar, yapıtları ise birkaç yöndeydi. Gazetecilik, sanat, edebiyat, dil, tarih ve folklor.

Kaybımız değil, Irak içerisinde Türk dünyasında tanınan bir kişiydi. Bu da bu zatın ne kadar büyük olduğuna bir kanıttır. Hani derler “Atatürk, Sultan Mehmet Fatih, Ertuğrul, Osman ve vs.” işte Irak Türkmenlerinin 20. çağının en büyüğü sayılır. Demek ki Türkmen bulunan devletlerin en şanslısı, bize yakın komşu devletlere Allah-u Teâlâ böyle bir zatı bağışlamadığı için onların hiçbir konuda milli varlıkları ortaya çıkmamıştır.

Hocamız Ata Terzibaşı bize terk ettiği eserlerin ışığında birçok hocalar, uzmanlar, yazarlar ve aydın kişiler yetişti. Ata hocamızla kırk yıllık bir dostluğum olmuştur. Her adımı atarken kendisine danışırdım. Ondan birçok şeyler öğrendim. İki kitabımı basılmadan önce gözden geçirmişti. Rahmetliye çok da borçluyum. Beni çok desteklerdi. Televizyonda canlı olarak sunduğum Türkmen Bohçası programını dört gözle beklerdi. Bir pazar akşamı bana telefon açtı. Programın neden yayına çıkmadığını sordu. “Hocam bugün bayramdır, tatildir program sunulmaz” dedim.

Rahmetli Ata Terzibaşı, düz adamdı, düz adamları severdi. Mücamele bilmezdi. Doğruydu, doğru olan kişileri severdi. Yanlışa yanlış söylerdi. Alçakgönüllüydü, Türkmeneli’nde her kimin bilmediği bir konu olsaydı, kendisine sorulurdu. Tek kaynağımız idi.

Rahmetli hocamız evlenmedi çünkü kalbini kalem, kâğıt ve kitaplara kesilmişti. Belki de evlenmiş olsaydı bu kadar kitap yazmaya vakit bulamazdı. Allah’a şükür bizlere bu zatı bağışladığı için.

Işıklı ve güzel sözlerinden bir bölümü:

  1. Gazete ve dergilerde yazı yazanlara para vermeyin, okuyanlara verin, derdi.
  2. Deryalar mürekkep olsa, kamışlar kalem olsa… O kadar yazacağım şeyler var, yazarsam bitmez demiş.
  3. Kitap yazan; yazar, şairler kitaplarını hiç kimseye bedava vermesinler. Parayla alsınlar ta ki kitabın kıymetini bilsinler.

Son olarak son, son kitabının son sayfasındaki dörtlüğü okumadan konuşmama son vermeyeceğim;

Dert meni aldı neynim, yatağa saldı neynim

Çoh niyetler tutmuştum, gevlimde kaldı neynim

Nur gönlünde yatasan değerli kaybımız, cennet mekânın olsun.

Ata Terzibaşı ve Kerkük’te Beşir Gazetesi

Şemsettin Küzeci

Ata Terzibaşı ve Kerkük’te Beşir Gazetesi

 

Günlerden Salı, 23 Eylül 1958 tarihinde Kerkük matbaasında bir çocuk doğuyor. Bu çocuğun adı “Beşir” gazetesidir. İki dilde Türkçe (eski harflerle) ve Arapça yayınlanan gazetenin Sahibi Muhammed Emin Asri, sorumlu başyazar Avukat Muhammed Hac İzzet ve Türkçe bölümü yazı işleri müdürü Avukat Ata Terzibaşı, Arapça bölümünün yazı işleri müdürü Avukat Habibi Hürmüzlü’nün adları gazetenin künye bölümünde geçiyor. Avukat Habib Hürmüzlü’nün anlattığına göre, Ata Terzibaşı gazetede görev almadan önce bizimle bir şart koştur, oda gazetenin Türkçe bölümünde “Folklor Araştırmaları” köşesi sabit olarak gazetede yer alacak, bu köşeye hiç kimsenin karışmayacağını şart koşar. Yönetim de kabul eder. Gazetenin Türkçe bölümü Ata Terzibaşı ve Arapça bölümü ise Habib Hürmüzlü’den sorumlu olarak yayına başlar.

Gazete 16 sayfa, haftalık olarak her salı günleri basılırdı. Gazetenin ilk sayısından itibaren Ata Terzibaşı görevine dört dörtlük yerine getirmiştir. Beşir’in doğuşunun adını koyma konusunun da Terzibaşı Beşir’in açılış yazısında şöyle anlatıyor. “Şimdi ilk sayısını okuduğunuz bu gazetenin acı ve acı olduğu kadar de gülünç bir geçmişi vardır. Bilindiği gibi eski çağda, siyasi olmasa dahi, bir gazete imtiyazı almak çok zor işlerden biri sayılırdı. Gerçekten okur yazar olan kültürlü insanlara, gazete çıkarmak imkânı sağlanmaz, cahil ve memlekete hizmet gayesi olmayanlara ise, kolaylık gösterilirdi. Bu yüzden gazetemizin imtiyazını almada ne kadar zorluk çektiğimizi bir biz bir de Allah bilir. Gazete’nin adı o geceden “Terekki” idi. Bunu imtiyaz sahibi arkadaşlarımızın Terekki adlı kütüphane ve matbaası bulunduğunu göz önünde tutarak, bu adın Türkçe ve Arapça uygun olacağını düşünerek seçmiş idik. Ne yazık ki, eski çağın müstebit aracıları bu ada itiraz ettiler.

Tarihte bilim felan cemiyetini andırıyor diye uygun görmediler. Başka adlar üzerinde durduk. Yine türlü türlü bahanelerle kabul etmediler. Bu defa gazetemizin ad seçimini kendilerine bırakarak, eski Vali’nin adıyla adaş olmasını güya bir lütuf saydılar. Haydı olsun. Dedik mesele yok. Biz imtiyaza kavuşalım da gayemizi asıl gazetenin içine aldığı yazılarıyla göstermeye çalışalım, yoksa adın bir ehemmiyeti olmasa gerek. Diyerek Ata Terzibaşı ve Arkadaşalar gazetenin çıkmasına onay verilmesi çok ciddi bir olay olduğuna sevinirler. Terzibaşı Beşir gazetesinin açılış yazısına şöyle devam ediyor: “Allah’a şükür “Beşir” yeni doğan Cumhuriyet güneşini bize müjdeledi. İşte bu bakımdan Arapça “Beşaret” adını değiştirmeye ihtiyaç duymadık. Bu gazete ile millet ve memleket uğrunda üzerimize düşen vazifenin ufak bir kısmini yapmakla büyük bir zevk duyacağımıza şüphe yoktur. Gayemiz halka hizmettir. Bunu, edebi, içtimai, ahlaki ve daha başka yollardan yapmaya çalışacağız. Başarı sağlaya bilirsek ne mutlu!” Sözleri ile Ata Terzibaşı Beşir gazetesinin Beşir imzasıyla ilk açılış sözünü noktalamıştır.

Böylece Beşir sadece 26 Sayı çıkarak yayını durdurulmuştur. 23 Eylül 1958 ile 17 Mart 1959 yılları arasında yayın yapan Beşir gazetesinin Türkçe bölümünde Kerkük’ün usta kalemleri ve şairleri imzalarını altın harflere tarihe yazdırmışlardır. Ata Terzibaşı ile Habib Hürmüzlü bunların başında gelir. Birisi Türkçe bölümünde diğer ise Arapça bölümünde he pahasına olursa olsun kalemlerini milli dava uğruna bir süngü gibi kullandılar. Burada Ata Terzibaşı söz konusu olunca Beşir’in 26 sayısında Ata Terzibaşı’nın Beşir’deki imzasıyla yazılan yazıları sıralamak yerinde olur diye düşündük:

Terzibaşı tüm sayılarda çok titiz bir şekilde gazetenin 5. Sayfalarında “Folklor Araştırmaları” Köşesini hiç ihmal etmedi bu köşede; horyat, şiir, Atasözleri, Kerkük eski sözleri, tekerleme, tapmaca, yerli inançlar (akideler), mâni, Beşir ve makamlardan söz ederek, Irak Türkmen folklorunu tanıtmaya çalışmıştır. Ayrıca gazetede Başyazılarını da aşağıdaki gibi yazmaya gayret etmiştir: Başyazıların tamamı:

Beşir Çıkarken (S1, s1 / 23 Eylül 1958), Cumhuriyet Rejimine Karşı Duygularımız (S,2, s,1 /30 Eylül 1958), Milli İnkılap ve Edebiyatımız (S,3, s,1/7 Ekim 1958). Ziraatı Islah Kanunu (S,4, s,1/14 Ekim 1958). Birliğe Doğru (S,4, s,1/ 21 Ekim 1958), Gazetenin Önemi (S,6, s,1/ 28 Ekim1959) Mektepler Açılmışken(S,7,s,1/ 4 Kasım 1958), Namık Kemal’in Dedikleri Çıkmıştır(S,8,s, 1/ 11 Kasım 1958), Yerli Malları Koruyalım (S,9,s,1/ 18 Kasım 1958),İnsaflı Okuyucular( s,10,s,1/25 Kasım 1958), Yaşayan Ölü( S,12,s,1/9Aralık 1958), Teşaüm Duygusu(S,13,s,1/16 Aralık 1958), Ölmeyen Şair “Hicri Dede”(S,14,s,1/23 Aralık 1958), Dostluk Yolunda(S,15,s,1/ 30 Aralık 1958), Fuzuli’nin doğum Yeri(S,16,s,3/6 Ocak 1959), Ordu Günü( S,17,s,1/13 Ocak 1959), Birliği Koruyalım(S,18,s,1/20 Ocak 1959). Dilencilik Sanatı (S,19, s,1/27 Ocak 1959), Kerkük’ün Taşköprüsü,3(S,20 s,3/ 3 Şubat 1959). Sanatta Enanilik (S,22, s,1/17 Şubat 1959), Gösteriş Hastalığı (S,23, s,1/24 Şubat 1959), Edebi Sohbetler (S,24, s,1/3 Mart 1959).

Beşir Gazetesinin Başyazıları bu sayılarda Ata Terzibaşı değil, bu isimler tarafından yazılmıştır: Sayı 6, 11 ve 16’da Süleyman Öcal, Sayı 20’de Hıdır Lütfü, sayı 21 ve 25’te Rıfat Yolcu, son sayı 26’da ise, Hayrullah Bellevoğlu imzasıyla yayınlanmıştır.

Beşir Yazarları: Ata Terzibaşı, Habib Hürmüzlü, Muhammed Hac İzzet, Rıfat Yolcu, Mustafa Gökkaya, Mehmet Sadık, Ali Marufoğlu, Ömer Seyit Süleyman Bezirgân, Hıdır Lütfü, Şakir Sabir Ziraatçi, Vahdettin Bahattin, Salahattin Hürmüzlü, İhsan Hürmüzlü, Mustafa Cevat, Kahtan Hürmüzlü, Sait Salih Kerküklü, Kemal Abdülkadir, İlham Bayraktar, Yalman Hamit, İsmet Necati Hürmüzlü, Mehmet Erbil, Abdulhakim Mustafa Reji, İzzettin Kerkük ve başkaları…

Ata Terzibaşı’nın 1958-1959 yılları arasında Kerkük’te yayınlanan “Beşir” Gazetesinin 26 sayısında 9’u Arapça, 26’sı da Türkçe olmak üzere toplam 35 makalesini aşağıya alıyoruz.

  1. Beşir Çıkarken, Sayı: 1, s,1, 23 Eylül 1958,
  2. Cumhuriyet Rejimine Karşı Duygularımı, Sayı, 2, s, 1, 30 Eylül 1958
  3. Milli İnkılap ve Edebiyatımız, Sayı,3, s, 1, 7 Ekim 1958
  4. Sosyal İstikrarda basının etkisi, Sayı, 3, 7 Ekim 1958 Arapça
  5. Zirai Islah Kanunu, Sayı,4, s,1, 14 Ekim 1958 Arapça
  6. Abdülhak Hamit (1), Sayı, 4, s,11, 14 Ekim 1958, Arapça
  7. Birliğe doğru, Sayı,5, s,1, 21 Ekim 1958
  8. Abdülvahit Küzecioğlu, Sayı,6, s,4, 28 Ekim1958
  9. Abdülhak Hamit (2), Sayı, 6, s,11, 28 Kasım 1958, Arapça
  • Mektepler Açılmışken, Sayı,7, s,1, 4 Kasım 1958
  • Namık Kemal’in Dedikleri Çıkmıştır, Sayı, 8, s,1, 11 Kasım 1958
  • Abdülhak Hamit (4), Sayı, 8, s,11, 11 Kasım 1958, Arapça
  • Yerli Malları Koruyalım, Sayı,9, s,1, 18 Kasım 1958
  • Abdülhak Hamit (5), Sayı,9, s,4, 18 Kasım 1958, Arapça
  • İnsaflı Okuyucular, Sayı,10, s,1, 25 Kasım 1958
  • Abdülhak Hamit (6), Sayı,10, s,13, 25 Kasım 1958, Arapça
  • Yaşayan Ölü, (Hidayet Beyin Ardından) Sayı,12, s,1, 9 Aralık 1958
  • Teşaüm Duygusu, Sayı,13, s,1, 16 Aralık 1958
  • Edebiyatta Devrimin Etkisi, Sayı,13, s,1, 16 Aralık 1958, Arapça
  • Ölmeyen Şair “Hicri Dede”, Sayı,14, s,1, 23 Aralık 1958
  • Fuzuli’nin Doğum Yeri (1), Sayı,14, s,6, 23 Aralık 1958
  • Dostluk Yolunda, Sayı,15, s,1, 30 Aralık 1958
  • Fuzuli’nin Doğum Yeri (2), Sayı,15, s,3, 30 Aralık 1958
  • Fuzuli’nin Doğum Yeri (3), Sayı,16, s,3, 6 Ocak 1959
  • Ordu Günü, Sasyı,17, s,1, 13 Ocak 1959
  • Fuzuli’nin Doğum Yeri (4), Sayı,17, s,3, 13 Ocak 1959
  • Birliği Koruyalım, S,18, s,1, 20 Ocak 1959
  • Kerkük’ün Taşköprüsü (1), S,18, s,4, 20 Ocak 1959
  • Dilencilik Sanatı, S,19, s,1, 27 Ocak 1959
  • Kerkük’ün Taşköprüsü (2), S,19, s,3, 27 Ocak 1959
  • Kerkük’ün Taşköprüsü (3), S,20, s,3, 3 Şubat 1959
  • Sanatta Enanilik, Sayı,22, s,1, 17 Şubat 1959
  • Gösteriş Hastalığı, Sayı,23, s, 24 Şubat 1959
  • Edebi Sohbetler. S,24, s,1, 3 Mart 1959
  • Türkmen Şairi Fuzuli ve Aşk Şiiri. S,14,23.12.1958 Arapça

 

Böylece Ata Terzioğlu’nun Beşir Gazetesindeki yazılarını gazetenin 26 sayısını titizlikle taradık, araştırdık, irdeledik ve inceledikten sonra yukarıdaki 35 adet yazısına rastladık. Ayrıca her sayıdaki Folklor Araştırmaları köşesinde hazırladığı ufak ufak folklor ve halk edebiyatı ile ilgili ürünleri takdirle izlenmiştir. Yazımızı son vermeden önce de Beşir gazetesinin son iki sayısı 25 ile 26’de Ata Terzibaşı’nın ne ismine ne de her hangi bir yazısına rastlamadık. Bu da bizi düşündürdü. Konuyu Habib Hürmüzlü’nün “Bir Gazetecinin Hatıraları” ile Ata Terzibaşı’nın “Kerkük’te Matbuata Tarihi” kitaplarını incelerken gerçekler ortaya çıktı. Özet olarak her iki yazarın dedikleri aynı bilgili doğruluyordu. Beşir’in Türkçe bölümünde Terzibaşı’nın imzasıyla, 19 Baş yazısı yazmıştır. Arapça bölümünde de Terzibaşı 3 sayıda açılış yazısına imzası atmıştır. Ayrıca muhtelif konularda 13 yazıda da Terzibaşı’nın ismi geçiyor.

Irak’ta 1958 ile 1959 yılları çok çalkantılı yıllar olarak bilinmektedir. Kerkük’te 2. Kol Ordu Komutanı Nazım Tabakçeli Bağdat’a çağırılır. Yerine vekaleten Mahmut Abdürrezzak atanır. Daha sonra General Davut El-Cenabi asaleten 2. Kol Ordu Komutanı olarak atanır. Cenabi de Irak Komünist Partisine yanlığıyla bilinmektedir. 16 Mart 1959 tarihinde Cenabi Tren yoluyla Kerkük’e gelir. Aynı gün de gazetenin sahibi Mehmet Hac İzzet Kerkük Askeri istihbarat dairesine çağırılır. O dönemde Kerkük’te çıkan “Kerkük, Afak ve Beşir” gazetelerinin de sahiplerine, Davut Cenabi’nin Kerkük’e gelişi ile ilgili önümüzdeki sayılarınız “özel sayı” hem de Arapça, Türkçe ve Kürtçe olarak çıkarılmasını tebliğedirler.

Beşir gazetesi sahibi Terzibaşı ve Habib Hürmüzlü ile toplantı yaparak, “Ben bu karara uymayacağım” der. Gazete ertesi gün 17 Mart 1959 tarihinde son sayısı çıkar ve son sayıda Türkçe baş yazı İstihbarat yetkililerine yakın olan bir kişiye yazdırılır. Yani bir nevi gazete elden çıkıp, İstihbarat eline geçmiştir. Bu nedenle de gazetenin kadrosu güneye sürgüne gönderilerek, kontrollü serbest isine tabi tutulurlar. Böylece gazete kapanır ve tarihe karışır…

Son olarak Kerküklü Usta Şair Mehmet Sadık “Beşir” gazetesi ve Ata Terzibaşı ve Arkadaşları ile ilgili uzun bir şiir kaleme alır. Biz burada Ata Terzibaşı ile ilgili birkaç mısraı aktarıyoruz:

 

Arafa dağıydan Terzibaşı zade Ata’dır

Birleştiren insanları her yerde Ata’dır

 

Birleşti iki fikir “Beşir” adlı ceride

Çıktı ne güzel parladı budur feride

 

Etti bu eser Kerkük’ü baştan başa memnun

Her adamı her günde eder kendine meftun

 

Binler yaşa Terzibaşı ciddi Ata’mız

Şen etti bizi şimdi budur nur ziyamız

Şemsettin Küzeci – Ata Terzibaşı’nın Makaleleri

Şemsettin Küzeci

Ata Terzibaşı’nın Makaleleri

 

Irak Türkmen aydınları arasında adını altın harflerle tırnaklarıyla tarihe kazdıran araştırmacı, yazar Ata Terzibaşı, 1946 yılından beri Irak Türkmenlerinin dil, edebiyat, sanat, folklor ve medya alanında araştırma, inceleme, irdeleme çalışmalarını titizlikle ve akademik bir yöntemle yazmaya gayret göstermiştir. Arapça ile yazım hayatına başlayan Terzibaşı, Irak dışında yayınlanan Arap gazete ve dergilerinde, makalelerinin her biri birer ilmi, akademi ve tarihsel niteliktedir. Irak’ta Kraliyet döneminde araştırmalarına start veren ve hızlı adımlarla ilerleyerek 500 civarında Arapça ve Türkçe makale yazıp ve yayınlamıştır.

Ata Terzibaşı yapmış olduğu araştırmaları, bazen akademik, bazan de düz yazı tarzında yayınlamıştır. Yazılarında ele aldığı konularını ilk kaynaktan araştırıp, ilk düşünen, ilk kaleme alan, ilk yayan kişi olmasına önem verirdi. Kaynak bölümüne çok önem verip, makalelerinin temel taşı niteliğinde olduğunu göstermiştir. Bu bağlamda da genel olarak makale kaynaklarını yazısının başında yazardı. Makalenin başında yazılan kaynaklar bölümü okura bir çeşit güven sağlar, yazının sonuna kadar okumasına sevk ederdi. Terzibaşı’nın makalelerini aşağıdaki konulara ayırabiliriz: “Dil, edebiyat, kültür, sanat, sosyal, folklor ve bazan da siyasi tarih konularını yanısıra eleştiri” konularını da ele almıştır.

 

Ata Terzibaşı tüm makalelerinde öncelikli Irak’ta Türkmen varlığına yönelik milli şuurla yaklaşmasıdır. Irak’ta Türkler, Osmanlı bakiyesinin olmadığına vurgu yaparak, milli ve yerli düşünceleri benimseyen bir yazar olarak her konuda Türkmen kimliğini, bölgelerinin Türk toprakları olduğunu, özellikle de Kerkük adının sık sık kullandığını yazı ve makalelerinde görüyoruz. Bu da 1918 yılından sonra (Osmanlı sonrası) Irak’ta Türkmenlerin nasıl bir yaşam sürdürdüklerini, kültür yaşamalarının durumunu, Terzibaşı makaleleriyle ortaya koymuştur.

 

Ata Terzibaşı’nın Akademik Açıdan Makalelerini Analizi

Terzibaşı yazmış olduğu makalelerinde kullandığı başlıklar, dikkat çekici ve yerli ve milli duygular çağrıştıran başlıklardır. Terzibaşı’nın yazı başlıkları makalenin özetini ve amacının başlamadan anlatmaktadır. Bunu sık sık yazılarından anlıyoruz. “Saçma Şiir”, “Sağır Kaf” makaleleri birer örnektir.

Makalelerinim amacı net bir şekilde okurlara yansıtmaya çalışır. Bir yazı yazarken neden yazdığını hangi amca hizmet edeceğini gösterir. Yazılarında ortada bir problemin olduğuna vurgu yapar. Tıpkı Fuzuli’nin doğum yeri hakkındaki yazısında gerçek bilgilere ve güvenilir kaynaklarla ispat etmeye çalışır. Yazılarında yazdığı makalenin tolum içerisindeki önemine, alanına ve literatüre ne gibi katkıda bulunacağına dikkat eder. Bu bağlamda “Okuma dili ve yazı dili” makalesi değerlendirebilir.

Terzibaşı, makalelerinde çalışmasının sınırlarını da dikkate alan bir araştırmacı yazardır. Yazmış olduğu her hangi bir konuyu saptırmadan konun içirişinde kalmaya özen gösterir. Konun dışına çıkmayarak, topu doksana vuran gibi makalesini noktalar.

Makalelerinde araştırma yöntemine da çok dikkat eden bir yazardır. Konuyu nasıl inceler, araştırır. Hangi yöntemi izler, nitel mi? Nicel mi? Yoksa karma bir yöntemle araştırma yapar. Bu yöntemlere rağmen Terzibaşı’nın kendisine özel bir yöntemi olduğunu da görüyoruz. O da saha çalışasına çok önem verir ve verilerini sahada araştıran, inceleyen, irdeleyen bir yöntemi izleyen yazardır.

Ata Terzibaşı’nın yazmış olduğu makalelerinde veri toplama metotları her kesten farklıdır. Öncelikle bir bilgiyi temel kaynağından temin etmeye çalışır. İtibarlı bir şahsiyete sahip olduğu için toplum içerisinde de sevilen ve sayılan bir kanaat önderliği onu toplumun gözünde en güvenilir bir kişidir. Terzibaşı’nın bu özellikleri onun gerçek ve güvenilir bilgi ve belgelere hızlı yetişme şansına sahiptir.

Ata Terzibaşı her makalesinde muhakkak ki, bir amaca doğru yazdığı şüphesizdir. Makalede veri analiz noktasında ufkunun geniş olduğuna göre analiz kabiliyeti de derin anlamlı analizlere yola açar ve değerlendirir. Kaldı k, Terzibaşı makalelerinin sonuç bölümlerinde ortaya koyduğu sonuçlar birebir giriş gelişme bölümleriyle örtüşür durumdadır. Makalelerde ulaştığı sonuçlar onu adeta bir sınavın anahtar kelimeleridir. Hem de tam doğru cevaplar niteliğindeki sonuçlardır.

Bir makalenin sonuçtan sonraki bölümü öneriler olsa gerek, Terzibaşı da hem makalelerinde hem de kitaplarında bir bilimsel ve ya akademik çalışma da muhakkak ki, konuyla ilgili önerilerini zikretmeden yazısını noktalamaz idi. Bunu birçok çalışmasında net ve belirgin bir şekilde ortaya koymuştur. Nitekim 2015 yılında hazırlamış olduğu “Türkmence Sözlük” kitabının 3. Cildinde sağlık durumunun kötüleşmesi sebebiyle sözlüğün diğer bölümlerini devam ettiremeyeceğini anlamış, kendisinden sonra bu çalışmayı devam ettirecek kişiler bir dizi çalışma önerisinde bulunmuştur…

Ata Terzibaşı’nın makalelerini değerlendirdiğimiz de dikkatimizi Terzibaşı’nın edebiyat türlerinin çok iyi değerlendirdiğini görüyoruz. Makaleleri; akademik, yarı akademik, derleme tarzında da özgür yazarlık özelliklerine sahiptir. Makale başlıkları içerikle istisnanalar hariç tam tamına örtüşmüş durumdadır.

Ata Terzibaşı’nın makale ve yazılarını akademik ve bilimsel açıdan incelendiğinde kendisinin özel araştırma yönetimi saptanıyor. Bugünün araştırmacıları, bir makalede bilimsel yazım kurallarında; İçindekiler, kısıtlamalar, giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinin yanında kaynaklar, ekler, dipnot, alıntı, atıf usulleri, İktibası gibi ögelerin arayışına girer. Bu ögeleri görmeği takdirde bu makale bilimsel veya akademik makale değil, hemen peşin hüküm keser.!. İşte Ata Terzibaşı’nın makalelerinde bu saydığımız ögelerin birçoğu görünmez. Ancak makale içerisinde kullandığı açık metin, açık kaynak olarak “bir bilgiyi kimden aldığını veya hangi eserden hangi baskısında, hangi başlıktan olduğunu açıkçısına okurun dikkatini çeker”.

Böylece bu şekilde kendisini birçok eleştiriden kurtarmış olur. Ancak alıntılarda paragraf bitiminde kaynak ve dipnotlara işaret etmek yazar ve okurlar için temel bir güvencedir…

Terzibaşı, yazılarının giriş bölümlerinden önce kaynakları zikreder sonrası bazen giriş yerine de “söz başı” kelimesini kullanır. Bu da onun bir tarzı, yöntemi olsa gerek diye düşünüyoruz. Terzibaşı’nın dil ve anlatım bakımından eski Türkçeye bağlı bir dil kullanırdı. Hele hele onun hayatının son gününe kadar sağır “K” a verdiği değer birçok dostunu şaşırtmıştır… O doğru terminoloji kavramına çok önem verirdi. Yazılarını Akademik bir dille yazılmasını tercih ederdi…

 

Terzibaşı’nın makalelerinde bir organizasyon şeması ortaya çıkar. Makalelerini masaya yatırdığımızda görürüz ki, bir makaleyi sistematik bir şekilde A’dan Z’ye kadar sistemini oturtmuştur. Önek olarak bir şair veya bir yazar hakkında bir makale yazdığında; Kaynaklar, Hayatı-Edebi Kişiliği, şahsın etkinliği, eserleri, hakkında söylenenler ve ek bölümleri olarak sıraladığını kendine bir prensip olarak görmektedir. Ayrıca her çalışmasının topluma ve literatüre ne kadar etkili ve yararlı olduğunu düşünerek ve ölçerek çalışmaya başlar. Kaldı ki, Terzibaşı’nın makaleleri kuramsal çerçeve de oturduğu takdirde onun için makale, makale olmuştur. Tıpkı, çayın dem alamsı, yoğurdun mayalanması gibi… Bu da Terzibaşı’nın önemli özelliklerinden biridir.

Terzibaşı yaşamı boyunca yazdıkları Arapça ve Türkçe makalelerinin çoğu Bağdat Kardaşlık Dergisi’nin 1971-1976 yılları arasında yayınlanmıştır. Arapça makaleleri de Bağdat, Mısır, Ürdün ve diğer Arap devletlerinde ilgi görmüştür. 2003 yılından sonra da Necat Kevseroğlu’nun zorlamasıyla kendisinin hazırladığı 3 ciltlik Keşkül kitabında yer almaktadır. Fuzuli ile ilgili önemli makaleleri de “Fuzuli Hakkında Yazılar” kitabında 19 makalesi yine Necat Kevseroğlu tarafından hazırlanmış, Kerkük Vakfı yayınları arasında 2016 yılında İstanbul’da yayınlanmıştır. Başka bir makale çalışması da bendeniz ile Mustafa Ziya tarafından Ankara’da hazırladığımız “Ata Terzibaşı Makaleleri” kitabındaki 42 makalesi yer almaktadır.

Ata Terzibaşı tüm özelliklerini dikkate alındığında çok önemli bir çalışması bugüne kadar dikkate alınmadı. Oysaki Terzibaşı, 1950’yıllarından beri Arap ülkelerinde yayınlanan gazete ve dergilerde Türk edebiyatı, kültürü ve medeniyeti ile ilgili makaleler yayınlamıştır. Yalnız Irak’ta Türk aydınları ile ilgili değil, Türkiye’nin ve Türk Dünyasının yetiştirdiği, âlim, şair-yazar ve milli fikir-düşünce aydınlarını da Arap dünyasına tanıtıp, Türk kültürüne ve varlığını katkıda bulunmuştur. Onlardan; Ziya Gökalp, Yahya Kemâl Bayatlı, Nâmık Kemâl, Ahmet Hamdi Akseki, Halide Edip, Halide Nusret Zorlutuna, Ahmet Ağaoğlu, Bu da onun üstün özelliklerinden en önemli özelliği olarak değerlendirilir.

Terzibaşı Irak’ta siyasi gelişmeler ve ilgilileri ile tatsızlık yaşanmaması nedeniyle makalelerini bazen takma adlarla yazmıştır. Bu bağlamda Terzibaşı, 18 Makalesinde 5 ayı takma ad kullanmıştır. “Mecit Türkekul” adıyla 8 makale, “Ömerzade Allahverdi” adıyla 6 makale, “Muakkip” adıyla 2 makale, birer makale de “İbrahim Alaeddin” ve “Adsız” takma adlarla yazmıştır.

Bu çalışmamızda Terzibaşı’nın tüm makalelerine yer verebilirdik. Ancak kitabın çok kalın olacağından endişelendik, bir de Makaleler için başka bir düşüncemiz doğdu. O da tüm makalelerini içeren bir bağımsız makale kitabının hazırlanmasıdır. Kitapta Terzibaşı’nın yazı ve makalelerini farklı kategorilere tasnif ederek, her kategoriden bir örnek makale sunmayı uygun gördük.

Terzibaşı’nın hayatı boyunca yazmış olduğu makalelerin sayısı ile ilgili farklı rakamlar telaffuz edilir. Ancak bu çalışmamızda önemli bir hususu ortaya çıkarmış olduk. Oda Terzibaşı’nın yazı, dene ve makalelerinin yayınları sık sık tekrarlatılıyor konusu tarafımızca saptandı. 1961-1976 yılları arasında “Kardaşlık dergisi” nde yayınlanan yazıları 2003 yıllarından sonra tekrar yeni yayın yapan dergi ve gazetelerde yer aldı. Ayrıca, Terzibaşı, kendi yayınladığı 3 ciltlik “Türkmen Keşkülü” kitabında makalelerin çoğu daha önce da yayınlanmış makaleler olduğu değerlendirilir. Hatta hatta Terzibaşı’nın “Kerkük Şairleri” kitaplarındaki şairleri zaman zaman dergilerde münferit olarak Türkmen şairleri başlığı altında yeniden yayınlanmaktadır. Günümüze kadar da bu gelenek devam ediyor. Özellikle de Kerkük’te yayınlanan Aylık Türkmeneli dergisinde bariz bir şekilde dikkat çekmektedir.

Terzibaşı, 2016 yılından vefat etmiştir. Ancak yazıları aylık olarak zaman zaman Türkmeneli dergisinde göze çarpar. Bu bir taraftan da Terzibaşı’na yönelik ahde vefa olsa gerek. Dergi yöneticileri kutlamak yerinde olur. Diye düşünüyorum. Ancak bu yazı ve makalelerin tümü daha önce Kardaşlık, Beşir, Kerkük, Afak vd. yayın organlarında yayınlanmıştır.

Terzibaşı’nın yayınlandığı Türkçe makaleleri (400) civarındadır. Arapça makalelerinin sayısı 150 civarında olduğunu tespit ettik. Bu çalışmamıza dayanarak Terzibaşı’nın hayatı boyuncuca (70) yıllık yazarlık yaşamında yurt içi ve yurtdışı 50 gazete ve dergilerde, Türkçe ve Arapça olarak toplam (550) civarında makalesi yayınlanmıştır. Oysaki Terzibaşı’nın makaleleri özellikle de Türkçe yazılanlar, tekrar tekrar farklı yayın organlarında ve farklı yıllarda yayınladığı için konu başlıklı makalelerinin dikkate aldığımız bu sayı hemen hemen yarıya düşebilir. Nitekim Türkçe yayınladığı konu başlıklı makalelerinin sayısı (400) makaleden (250) konu başlığı tespit ettik. Arapça makalelerinde ise, (150) makaleden (125) konu başlıklı makalesi tespit edilmiştir. Burada bir gerçek var ki, oda Terzibaşı bir konu hakkında yazı yazdığında ne dergiler ne de gazeteler o yazının uzunluğundan dolayı bir seferde yayınlanmasına müsaade etmez. Yazının önemini dikkate alındığında bir de Terzibaşı isim olduğu için yazıların çoğu bölüm bölüm olarak yayınlanmıştır. Vefatından sonra da yazıları hem Türkmeneli hem de İstanbul “Kardaşlık” dergilerinde eski yazılarıyla devam etmiştir…

Bu vesileye de Terzibaşı’nın vefatının 8. Yıldönümünü anısına kendisini saygı ve minnetle anarken, karşıdan gelen 14 Kasım 2024 tarihi de Terzibaşı Üstadımızın doğumunun 100. Yılı olduğunu idrak edeceğiz. Bu günü de Terzibaşı’na yakışır etkinlikler yapmaya şimdiden karışlamaya hazırlanıyoruz… Nur içinde yatsın.

 

Vefatının 1. Yıldönümünde Kerkük’ün Bilge Adamı Ata Terzibaşı Ankara’da Anıldı

Şemsettin Küzeci

Vefatının 1. Yıldönümünde Kerkük’ün Bilge Adamı Ata Terzibaşı Ankara’da Anıldı

Irak Türklerinin bilge adamı avukat, araştırmacı, yazar ve Kerkükşünas Ata Terzibaşı vefatının 1. Yıldönümünde Ankara’da anıldı. Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı- Türkmeneli Kültür Merkezi ile Avrasya Yazarlar Birliği ile ortaklaşa düzenlenen “Ata Terzibaşı Anma Toplantısı” Ankara Holiday Inn Otelin toplantı salonunda gerçekleşti.

Ata Terzibaşı Kitap ve Fotoğraf Sergisi

Araştırmacı yazar Ata Terzibaşı’nın basılan kitap kapakları ile bazı özel fotoğraflarının yer aldığı serginin açılışını Türkiye Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve eski Kültür Bakanı Yalçın Topçu, Dışişleri Bakanı Irak ile ilişkiler Genel Müdür Yardımcılığı Şb. Müdürü Gökhan Başan, Irak’ın Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Abdullah tütüncü ve Yasin Dehham, Türkmenli Vakfı yönetim Kurulu üyesi Dr. Muzaffer Arslan, Avrasya yazarlar Birliği Başkanı Dr. Yakup Ömeroğlu, Türkmeneli Kültüre Merkezi v. Başkanı Çimnaz Demirci, Azerbaycan’dan Profesör Gazanfer Paşayev ve Profesör Şirindil Alışanlı Hesenoğlu, Ankara Türkmen derneği Başkanı Abbas Türkmen, ORSAM ve AVİM temsilcileri ve çok sayıda sivil toplum kuruluş temsilcilerinin katılımıyla sergi açıldı.

Ata Terzibaşı Kısa Belgeseli

Türkmeneli Vakfı Eğitim ve Kültür Danışmanı Dr. Mustafa Ziya tarafından hazırlanan “Türkmeneli’nin Belleği Ata Terzibaşı” adlı kısa belgesel açılış öncesi gösterime sunuldu. Belgeselde Ata Terzibaşı’nın doğumundan vefatına kadar geçen süreç anlatıldı. Ata Terzibaşı’nın Türkmen mücadelesine sunmuş olduğu çalışmaları, kültür, sanat, edebiyat ve folklor alanındaki çalışmalarına ışık tutuldu.

Anam Toplantının Açılışı

Ata Terzibaşı’nın anma toplantısı Şemsettin Küzeci’nin takdimiyle başladı. Önce Saygı duruşu, istiklal marşı ile Türkmeneli marşı okundu. Daha sonra Türkmeneli Kültür Merkezi v. Başkanı Çimnaz Demirci selamlama konuşması yaptı. Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Dr. Yakup Ömeroğlu, Ata Terzibaşı’nın Türk dünyasındaki yerine değindi. Türkmeneli Vakfı yönetim kurulu üyesi Dr. Muzaffer Arslan konuşmasında Ata Terzibaşı hakkında önemli bilgiler aktardı. Vakıf olarak böyle toplantılara önem verdiklerini, her türlü kültürel çalışmalara da açık olduklarını ifade etti.

Ata Terzibaşı’nın TV Görüntüleri sunuldu

Ata Terzibaşı’nın 90. yaş günüde Irak Türkmen Basın Konseyi tarafından 14 Kasım 2014 tarihinde Kerkük’te düzenlenen “Onur Günü” sonra kendisini heyet olarak evinde ziyaret edip, Ödüllerini ve Plaketlerini kendisine teslim edildi. O vesileyle kemerelerimize konuştu. Biz de o görüntüleri kısa olsa da Anma toplantısında sunduk. Ata Terzibaşı şöyle konuşmuştur. Benim için yapılan bu “Onur Günü” toplantısı için sizler çok teşekkür ederim. Denizler mürekkep olsa, ağaçlar kalem olsa, yazarsam hele azdı teşekkürüm. Ancak, keşke bu Onur Gününü gençler için yapsanız. Gençlere daha da önem verseniz beni daha da mutlu ederdi.” Dedi. Sözlerini Azerbaycanlı Profesör Gazanfer Paşayev ve Azerbaycan Yacıcılar Birliyine teşekkürler devam etti”. Kamereler konuşmayı sevmeyen Terzibaşı, konuşmalar uzayınca gülümseyerek esprili bir şekilde şunları dile getirdi “yavaş yavaş benim de ahlakım değiştiriyorsunuz” dedi ve kemereleri kapattık…

Protokol Konuşmaları

Protokol konuşmalarında önce Azerbaycan’dan gelen Profesör Gazanfer Paşayev’e söz verildi. Paşayev konuşmasında Ata Terzibaşı ile 1964 yılında Bağdat Türkmen Kardaşlık Ocağında Şehit Dr. Rıza Demirci yoluyla tanıştığını, Irak Türkmen folklorunu yazmak için onunla istişarede bulunduğunu söyledi. Daha sonra bugüne kadar devam eden ilişkilerini ve Kerkük ile Azerbaycan arasında medeni ve edebi alakalardan söz etti. İlk Ustadının Ata Terzibaşı olduğunu da açıkladı.

Profesör Şirindil Alışanşı Hesenoğlu ise, Ata Terzibaşı ile Gazanfer Paşayev’in Kerkük ve Azerbaycan edebiyatı ile ilgili münasebetlerden ve ortak kültür konusunda önemli bilgilere vurgu yaptı. Gelecekte Azerbaycan ve Irak Türkmen edebiyatı ve medeni alakalarının daha da genişletilmesini ve yazılmasını temenni etti. 1994 yılında büyük bir heyetle Irak’a Bağdat ve Kerkük’ü de ziyaret ettiklerinde Ata Terzi, Kerkük’teki kültür ve sanattan bahsetti. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu konuşmasında devlet ve millet olarak Türkmenlerin yanındayız. Kerkük’teki gelişmeleri yakından izliyoruz. Oradaki Bayrak krizi kesinlikle kabul edilemez. Bu konuda bizim sabrımızı tüketmesinler. Türkiye istediği takdirde her şeyi yapar. Kerkük’ün bir oldubitti ’ye getirenler bunu iyi bilsin ki, biz sabrediyoruz. Soydaşlarımızı unutmamışız. Irak Anayasasındaki 140 madde zaten süresi dolmuş ve bitmiştir. Bu nedenler Kerkük’ü kimse karıştırmasın. Ata Terzibaşı Anısına yapılan bu toplantı vesilesiyle de Cumhurbaşkanımızın sevgi ve saygılarını sunarım. Dedi. Ata Terzibaşı Türk dünyası için büyük bir kayıptır. Sergide gördüğümüz kitapları Irak’taki Türk varlığının birer kanıtıdır, Diyerek sözlerine ekledi.

Azerbaycanlı Profesör Gazanfer Paşayev’a
Hizmet Ödülü

Profesör Gazanfer Paşayev’in 50 civarında basılan kitabının 25’i Irak Türkmen Edebiyatı, dili ve ilişkileri ile ilgilidir. 50 yılı aşkın bir süredir Irak Türkmenlerine hizmetlerinden dolayı, Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı adına Profesör Gazanfer Paşayev’e “Hizmet Ödülü” takdim edildi. Ödülü Türkiye Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve e. Kültür Bakanı Yalçın Topçu ve Türkmeneli Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Dr. Muzaffer Arslan takdim etti. Öte yandan Gazanfer Paşyev’in Ata Terzibaşı hakkında Azerbaycan Türkçesinde hazırladığı “Ata Terzibaşı’nın Folklorşinaslık Faaliyeti” kitabını Dr. Mustafa Ziya ile Yalçın Topçuya takdim ettiler.

 Ata Terzibaşı Paneli

Vefatının 1. Yıldönümü anısına Ata Terzibaşı Paneli düzenlendi. Paneli yöneticisi ve konuşmacısı Prof. Dr. Mahir Nakip, konuşmacı olarak Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun ve Azerbaycan’dan Gazanfer Paşayev. Ata Terzibaşı hakkında birbirinden değerli ve önemli konuşmalar yaptılar. Profesör Ercilasun Ata Terzibaşı’nın Kerkük Horyatları kitabını analiz yaparak, örnekler sundu. Kerkük horyatlarının özelliğine ve güzelliğine değindi.  Profesör Gazanfer Paşayev ise,

 

Kərkükün baş qalası,

Divarı daş qalası.

Ölü ana yanında,

Tökür qan-yaş balası.

***

Bağdaddan karvan gəlir,

Dərdli, pərişan gəlir.

Kimlər qurban kəsilib

Sularım al-qan gəlir.

Bu horyatları dedikten sonra Ata Terzibaşı ile ilgili çalışmalarından konuştu. Irak Türkmen Edebiyatçılarının çalışmalarına da değinen Paşayev şunların altını çizdi “Mən bir folklorşünas kimi çəkinmədən deyə bilərəm ki, Əta Tərzibaşının xoyrat və manilərlə bağlı tədqiqatlarına bənzər tədqiqata təsadüf etməmişəm. Ümumiyyətlə, Əta Tərzibaşının folklorla bağlı bütün tədqiqatları əvəzsizdir. Ona görə ki, tükənməz incilər xəzinəsi olan folklor Azərbaycan ədəbiyyatşünaslıq elminin iftixarı prof. Dr. Yaşar Qarayevin göstərdiyi kimi, əsatir və xoyratlarda, nağıl və dastanlarda əbədiləşir, canlı yaddaşa çevrilir, heç kəsin soyunu, əslini, zatını unutmağa qoymur, onu parçalanmaqdan xilas edir, şüurda, düşüncədə, mənəviyyatda xalqın bütövlüyünü təmin edir”. “Əta Tərzibaşı, Şakir Sabir Zabit, Məhəmməd Xurşid, İbrahim Daquqi, Əbdüllətif Bəndəroğlu, İhsan Vəsfi Allahın rəhmətinə qovuşublar. Süphi Saatçı, Mahir Naqib, Ərşad Hürmüzlü, Mustafa Ziya, Şəmsəddin Küzəçi, Həbib Hürmüzlü və başqaları indi İraqın hüdudları xaricində də tanınır və İraq-türkman folklorunu, ədəbiyyatını və mədəniyyətini layiqincə təmsil edirlər”.

Son konuşmacı Prof. Dr. Mahir Nakip, Ata terzinin bilinmeyenlerini anlattı. Bugüne kadar bekâr kalması ve 300 üzerinde makalesinin olması, Kütüphanesinde 200 adet el yazma kitabının olduğunu ve daha çok ilginç ve enteresan huylarından bahsetti. Mesela Avukatlıkta hiçbir zaman kan davalarını bakmadığını dile getirdi. Tek başına bir okul olduğunu ve kendisine özel olarak doğrularını anlattı. Konuşmacılardan sonra Ata Terzibaşı’nın dava arkadaşı Av. Habib Hürmüzlü söz alarak Ata Terzibaşını kısa da olsa beraber çalıştığı bazı anekdotlarını anlattı.

Panel sonrası konuşmacılara Türkmeneli Kültür Merkezi adına birer şükran plaketi takdim edildi. Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’a Dr. Muzaffer Arslan, Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Dr. Yakup Ömeroğlu’na Hasan Demirci, Prof. Dr. Mahir Nakip’e Çimnaz Demirci ve Prof. Dr. Şirindil Alışanlı Hesenoğlu’na Dr. Şemsettin Küzeci plaketleri takdim ettiler. Toplu bir hatıra fotoğrafıyla Ata Terzibaşı anma toplantısı son buldu.

 

Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız