Ata Terzibaşı Örnek Bir Türk

31

Avni Ömer Lütfüoğlu

Ata Terzibaşı Örnek Bir Türk

Bir insanı örnek kişi yapacak şey, taşıdığı yüksek değerleri samimi bir biçimde yaşaması ve uğurlarında özveride bulunmasıdır. Ata Terzibaşı Hocayı yakından tanıyınca, bu yönüyle ne derecede örnek kişi olduğuna tanık olacaksınız. Örnek davranışları, Kerkük’te halk arasında sohbet konusu olacak kadar yaygındır.

Ata Terzibaşı Hocanın seciyyelerine ve özelliklerine iki yönden bakabiliriz. Birincisi davranış ve hareketlerine yansıyan özellik ve değerler, ikincisi ise düşünce ve kültür sahasına yansıyan özellik ve değerlerdir. Doğrusu seciyye ve özelliklerine bu iki yönden bakmak konuyu açıklamak maksadıyladır. Aslında bir insanın tüm değerlerini bütün olarak özünde yaşaması bir gerçektir.

Kişilik olarak, Ata Terzibaşı, nesillere örnek olacak kadar kendinde yüksek değerleri yaşıyor ve yaşatıyordu. Her kes bunu biliyor ve görüyordu. Her şeyden önce derin bir inanca sahipti. Derin inancını göğsünde taşıyarak Allah’ın rahmetine irtihal etti (Irak Türkleri ağzında vefat edene geçindi denir). Allah’ın izniyle, derin inancı öteki dünyada ona kalkan olur ve rahmete kavuşturur. Duamız budur. Irak’ın yakıcı sıcağına bile dayanarak, hatta ilerlemiş yaşına ve zaafına rağmen, Ramazan orucunu hiç kaçırmamıştır. Bir yıl hariç! 1959 yılında. Davası uğruna sürgüne, hapse ve çeşitli işkencelere maruz kaldığı Ramazan’dı!

Davranışlarına yansıyan doğruluk ve dürüstlük dillere destandır. Yanı sıra, yüksek derecede kanaatkâr, özgüvenli, kendine itimatlı, şatavati ve gösteriyi sevmeyen bir insandı. Meslek hayatında hiçbir haksız davayı savunmamıştır. Kendisine müracaat eden şikâyet sahibini, önce araştırır, sonra davasında haklı olup olmadığını sorgulardı. Davada en ufak haksızlık bulsaydı, avukat olarak savunmasını üstüne almaz, başka avukatlara havale ederdi. Palavracı bazı avukatları hep kınardı ve yererdi.

Ufak bir iş bile olsa, her çalışanın emeğinin karşılığını öderdi, kendisi ise telif hakkını bile kimseden kabul etmezdi. Kitaplarını basan ve yayan bazı yayınevlerinden, bir kaç adet kitap hediyesini bile geri çevirir, bazen evine sokmayarak çevreye dağıtırdı. Genelde kendi kitaplarını kendisi yayımlayıp dağıtırdı. Kuzey Irak’tan bir heyet özel olarak ziyaretine gelmişlerdi. Kendisine kitaplarını yayımlamak ve dolgun telif hakkı teklif etmişlerdi. Tabii teklifi kabul etmeyip; “Ben kitaplarımı kendim yayımlarım” demişti. Onlar da “Galiba siz çok zenginsiz” demişler. O’da “Ben zengin değilim, ancak kanaatkarım Bilge cevabını vermişti. İşte Ata Hoca böyle gönlü bol bir kişiliğe sahipti.

Ata Hoca, alçak gönüllüğü (Tevazuu), emaneti, vefa, hak ve hukuka bağlılığı bir arada kendinde toplamaktaydı. Bütün bunların yanında kalbi milli dava için çırpınan, kendini davası için adayan bir insandı. Bu amaçtan hiç sapmamış, kalemi başka konuyu çalışmamıştır. Özetle değindiğim bu konuları, böyle kısa ve hatıra mahiyetinde satırlarla ifade etmekten acizim. Acziyet içinde kalarak, Ata Hocanın düşünce ve kültürel bazı özelliklerine değinmeğe çalışacağım ki, bunlar seciyyelerinin bir başka yönüyle yansımasıdır.

Ata Hocanın en belirgin özelliği, tüm düşünce ve kültürel çalışmaları, Kerkük ve Irak Türklerinin kültürel varlığını saptamak, yaşatmak ve Türklük dünyasında ibraz etmektir. Gerçekten bunu ep iyi başardı da. Bu yönüyle en dorukta olan kişidir. Belki, Irak Türkleri içinde, sadece bu maksada kendini adayan tek düşünür olabilir. Bütün kitaplarında ve yazılarında bu maksat açıkça görülmektedir. Bir gün Türk edebiyatını tanıtan bir ufak çalışmama bakıp bana şöyle demişti: Sen Irak Türkleri ile ilgili konuları ele alsan daha iyi olur çünkü, gerçek ihtiyaç budur.

Yazılarının bir önemli özelliği de hep asil olduğu ve yeni tespitlerde bulunduğudur. Görüşlerini konuyla ilgili kaynaklara dayandırırdı. Her zaman kaynaklara dönülmesini ve kaynakların belirtilmesini tavsiye ederdi. Tüm yazılarına bu gözle bakıldığında örnek vermeğe gerek kalmıyor çünkü, tüm yazdıkları bu türdür. Hiçbir yazısı maksadından ve bu özelliklerden yabancı kalmamıştır.

Ata Hocanın derin bilgisi ve doğru görüşleri kendisini bağnazlığa (taassuba) ve kibre düşürmedi, alçak gönüllüğünü yitirmedi. Bir geleneğimizin nerden doğduğunu sormuştum bir gün. Hazır arkadaşlardan birisi yorumlamıştı konuyu. Ben bu yorumun uzak ihtimal olduğunu söyledim. Saygı değer arkadaşım, “Bu hocamızın görüşüdür” deyince, sanki benim başıma bir kova soğuk su dökmüş oldu. Hemen özür dileyip “Hocam sizin görüşünüz olduğunu bilseydin böyle konuşmazdım” dedim. Kendisi derin tevazu ile: “başka bir görüş beyan etmekte ne mahzur var ki? Ben bu görüşü (Heyecandan ismini unuttum) Filan beyden almıştım!” demişti.

Şahsiyetine saygım bir kat daha artmıştı. Tevazu ve hoş görüsünü bir kez daha gösterirken, yüksek irfan ve edep içinde, beni de utançtan kurtarmıştı! Övülmeyi hiç sevmezdi. Aldığı fahri Doktora sıfatı hiç kullanmayıp”. O onursal bir derecedir, şartlarına uygun olarak kazanmamışımdır” derdi.

Ata Hocanın başka bir özelliği de öz ve sade bir Türkçeyle ve bunu (yanlış bir ifade olarak) Osmanlı harfleri ile çok güzel yazmasıdır. Bu özelliği, Osmanlı harfleri ile öz ve sade Türkçenin yazılması zordur diyenlere de bir cevaptır. İfadelerinde, yerine göre Irak’ta ve özellikle Kerkük’te kullanılan asil Türkçe sözcükleri kullanırdı. Yorumlarında da Irak Türklerinin objelerini, dil özelliklerini, hikayelerini ve geleneklerini beyan ederdi. Önemle tekrar ediyorum: Ata Hocanın meziyetlerini, bir nefeste saymak mümkün olamaz. Irak Türkleri ona çok şeyler borçludur. Hizmetlerinin hakkı ifa edilemez.

Bir naçiz vazifede bulunmak arzusu ile, aşağıdaki beyitle 1437 Hicri vefat (geçinme) tarihini yazıp, mağfiret ve rahmet dualarımla sunarım

 

دوب دوز ايدي حق وديندن

جايمز ايدى طوغری سوزدن

 بيل وياز تاريخني سن

 ترزي باشي كيتدي بزدن

١٤٣٧هـ